22 Mart 2013 Cuma

Adını Yitiren Şehir Ordu

Bugün değerli büyüğüm, müslüman dünyasının önde gelen isimlerinden biriyle karşılaştım yolda. Arabayı kenara çekip durmamla ayaküstü yaklaşık 20-25 dakika konuştuk, olandan bitenden, yanlışlardan, yanlışlıklarımdan. Doğru için nasıl olmak gerektiğinden kısaca her şeyden. Sonrasında, kalemi beni etkileyen İbrahim Dizman'dan konu açıldı. Devamını getirmeye gerek yok. Adını Yitiren Şehir başlıklı yazısı aşağıdaki gibidir. Ordu ismi artık sadece askeriyede kullanıldığında anlayacaksınız.

Büyükşehir Yasası ile , neredeyse yüzyıl önce  kazandığın  il merkezi olma niteliğini yitirdiğini biliyorsun değil mi Sevgili Ordu?
Artık sen bir ilçesin.  Seni vali değil, kaymakam yönetecek…
Anadolu’nun herhangi bir ilçesiyle aynı  yasal statüye indirgendiğinin farkındasın değil mi?
105 yıl önce, 1908’de il olmak için başvuruda bulunmuştun, olmamıştı. 1909’da  bir kurul yüzlerce imzalık dilekçeyle hükümete başvurmuştu, olmamıştı. Ertesi yıl yeniden denemiştin de bu kez Giresunlular da ayağa kalkınca olmamıştı. Sonra mutasarrıflık yapılarak durum idare edilmişti.
Birkaç yıl sonra, 1921’de, ülke ateş çemberi içindeyken, Kurtuluş Savaşı’nın en kritik günleri sürerken, ülkeyi bağımsızlığa kavuşturacak olan  1. TBMM,  Ordu’yu il, seni de  bu ilin merkez ilçesi  yapmıştı. Buna karşı çıkan komşu vilayetler, isyan eden ilçeler vardı. “Ordu  olsa olsa ilçe olabilir” demişlerdi.
Cumhuriyetin bir vilayeti olmayı hak etmek için ne çok çabaladığını biliyoruz Sevgili Ordu. Geçmişten gelen özgün tarihsel ve kültürel  altyapını iyi kullanarak, 20. yüzyılı uygar bir kent olarak tamamladın;  basının, festivallerin, tiyatroların, eğitim ve kültür kuruluşlarınla, bir ilin merkezi olmaya yakışır bir yüzyıl geçirdin.Bunun için nice yönetici, nice kurum, kuruluş emek harcadı; nice kültür ve sanat adamı ter akıttı.  Hepsini sevgiyle bağrına bastın.
Şimdi, hiç bunlar yaşanmamış gibi, 100 yıl öncesine, geçen yüz yılın başlarına  döndüğünün farkındasın değil mi Ordu?
Adını da yitirdiğini biliyorsun değil mi?
Sen ki Türkçenin tarihinden gelen ışıltılı bir sözcüğü ad olarak taşımıştın  kimliğinde. Yüzyıllardır hem de… Bütün dünya  senin adını anınca Kotyora’yı da Eskipazar’ı da Bayramlu’yu da anımsıyordu; bütün tarihi kapsıyordu adın. Kimse koymamıştı bu adı sana, dumanlı dağlarının yamaçlarında, derin ve yeşil vadilerinin içinde, ormanlarla kaplı yaylalarında yaşayanlar kendiliğinden vermişti bu adı; senin coğrafyanı severek yurt edinen Türkler vermişti bu adı. Ne yasayla ne zorla; kendiliğinden…
Bir özelliği daha var senin adının; bütün Karadeniz sahilinde Türklerin verdiği ve Türkçe olan tek addır Ordu. Her şeyi politik argümanlarla açıklamaya çalışan ama tarihten habersiz olanlar bunu nereden  bilsin!
Tarihin derinliklerinden gelen adını, birkaç saat içinde bir yasayla değiştirerek birkaç politikacının kişisel beğenisine kurban ettiler. Bunu unutacak mısın Ordu?
Şimdi adın siliniyor… Artık sen yoksun… Ordu diye bir şehir yok…
Gelecekte, adını yitirdiğin günleri yazmak isteyecek tarihçileri bekle Ordu; asıl onlar konuşacak. Çünkü  biliriz ki adı Hakikat, soyadı Tarih olan tanık en son konuşur!
Ben sende doğmadım; ama arşivlerin tozlu raflarında, gazete ve dergilerin sararmış sayfalarında, unutulmuş anıların  izinde  seni bilmeye, ruhunu anlamaya çalıştım, yaklaşık 27 yıldır; yani ömrümün yarıdan fazlasında. Ve fırsat buldukça seni yazdım.
Ben Ordu’yu yazdım. Artık  Ordu yok ki… Bu kenti ve bu kente yazmanın bir anlamı kaldı mı?

İbrahim Dizman | Ordu Kent Gazetesi
http://www.ordukentgazetesi.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder