7 Ağustos 2023 Pazartesi

ooooo etkileşim aldık

20 Mart 2014 Perşembe

Tedbir Amaçlı Twitter


  Stadyumlara istediğimiz pankartı asmak yasak, tribünde meşale yakmak yasak, bir biletle 2 kişi maça girmek yasak, saat 22:00'den sonra alkol almak yasak, twitter yasak, hakkını aramak yasak... Yasak üstüne yasak. Sonra insanlar neden yasakları çiğniyor dersiniz. Bu yasaklarınıza uymadık, uymayacağız. 22:00'den sonra alkol alıyorduk, yine alacağız. Yasaklarınızı siz beyninde kendi fikirlerini söyleyemeyen koyunlarınıza söyleyin. Biz oyunumuza bakalım.

  Hadi şimdi sizinle bi bahse girelim. Karşımızda mahkeme kararıyla tedbir amaçlı engellenen bir twitter var. Bir tarafta, tribünde meşale yakan ya da size göre uygunsuz bir pankart asan bir taraftar. Diğer tarafta devletin kanunlarına hizmet eden polisler var. Ben şimdi taraftarım. Maçın birinde A.C.A.B pankartı 90 dakika tribünde asılı kaldı, benim astığıma, benim yaptığıma dair en ufak bir kanıt yok. Sadece adamın biri çıkıp, "pankartı bu adam" yaptı dedi diyelim. Ne olur? Önce bir araştırırsın kanıt bulur, suç bulursun elinde somut deliller olur ve bu adama 6222 nolu Sporda Şiddet Yasası'ndan dolayı dava açarsın. Dava sonuçlanana kadar maçlara girişin, yakınında bulunman, organizasyon yapman "tedbir amaçlı" yasaklanmıştır. Bu kanunda vardır, uygulamak ya da uygulamamak sana kalmıştır. Ben uygulamadım o ayrı, girdim maçıma, para cezası verdiniz ödedim çocuklarınızdan çıkmasını dileyerek. Bunlarla ne alakası var diyecekseniz şöyle anlatacağım;

  Karşınızda "tedbir amaçlı" yasaklanan bir internet sitesi var. Bunu da devletinizin oluşturduğu kanunlar doğrultusunda, hizmet ettiğiniz kişilerden oluşan isimler yaptı. Şimdi bu tedbir amaçlı yasaklanan siteye giriş yaptığınızı görürsem, tespit edersem ya da anlarsam. Kanunların engellediği bir siteye girişlerin yasadışı olacağını da düşünürsek seni şikayet etsem "tedbir amaçlı" yasağa uymadığın gerekçesine bağlı olarak ceza alır mısın? Önce bunu düşün. Mahkemelik ol ve aylar sonra mahkeme senin bir suçunun olmadığına karar versin. Ama sen tedbir amaçlı da olsa kurallara uymadığın için para cezası öde. Şimdi gel sevgili polis arkadaşım bu kanunları ve kanunları yapan bu insanları sev, saygı göster. Ben de seni 4.2.2.2 nolu Yasaklara Karşı DNS Yasası'ndan dolayı şikayet edeceğim.

  Her seferinde ben bu üniformayı giydikten sonra devletin kanunları geçerlidir dediğinde, evde pijamanla yatarken neyin kanunu geçerli oluyor bunu açıkla. Henüz yasaklanmamışken 4222 Yasaklara Karşı DNS Yasası'nı Google'a sorma boşuna, öyle bir şey yok.
  Önemli olan gerçekten fikirlerdir, ben öyle öğrendim.
  Ve Bütün Renkler Güzeldir ( All Colors Are Beatiful )
  Bitmedi...

11 Şubat 2014 Salı

Yaşasın Kuzey Cephesi


Biz Kuzey Cephesi'yiz. Kimsenin sahibi olmadığı, başkanı olmayan, kimsenin çıkarları uğruna kullanamayacağı, içinde halkların menfaati dışında hiçbir şey olmayan halkın içinden gelen insanlarız.


  Çoğu zaman muhalifiz, çünkü haksızlık karşısında sessiz kalamıyoruz. Büyüdüğümüz sokakların, bizi büyüten ailemizin bize öğrettiği gibi her zaman halkın, haklının yanındayız. Bana ucuza kaçak telefon, benim dolmuşum var Yenimahallede gizli depoda bulunan kaçak mazottan, 10 lira verilir mi hiç şuradan kaçak sigara, biraz da kaçak çay alalım diyenlerin Uludere'ye sessiz kalmalarına karşıyız. 

  Anadolu mücadelesi veren herkesin ve her rengin yanındayız. Trabzon'da kemenCHE'yiz Artvin'de Hopa. Sivas'ta alev alev biz yandık, bazen de Roboski'de kaçakcı olduk, Zonguldak'ta madenciydik.Yıllardır emeğinin hakkını alamayan Ordu'nun fındık işçileriyiz. Çünkü direnişçi olmaktan onur duyuyoruz.

  Ve siz televizyonlarda hiçbir zaman doğruları göremeyeceksiniz. En çok buna üzülüyoruz. Ne zaman onun size söylediklerini tersleyip, ona hizmet etmekten vazgeçerseniz o zaman her şeyi göreceksiniz. Çevrenize baktığınızda aklınızda oluşan fikirler sizin fikirleriniz değil, sizin bu şekilde düşünmenizi isteyenlerin fikirleri. Asıl siz, siz olduğunuzda en büyük devrimi gerçekleştirmiş olacaksınız. Sonrasında kendinizi halk olarak bilecek ve ona hizmet edeceksiniz.

  Yaşasın Karadeniz'e sevdalı, onun onurlu insanlarının ve proletarya'nın emrinde olanlar.
  Yaşasın Türkiye Halklarına gönül vermiş, can vermiş yoldaşlar.
  Yaşasın önce hak eşitliği sonra halkların eşitliğini savunan insanlar.
  Yaşasın Kuzey Cephesi ve Ötekiler.

11 Ocak 2014 Cumartesi

Kulüp Kameradan mı Yönetilir?

2 gün önce, Fidangör'de bir arkadaşımla ayaküstü muhabbet sonucunda iki üç cümle bir şeyler yazma gereği duydum açıkcası. Her şeyden önce size biraz kendimden bahsedeceğim şimdi, planlarımdan, muhalifliğimden ve arkamda olan büyük güçlerden...

Ben bir kulübün başkanıyım, dışlanan ötekileştirilen memleketlerden birinde, şehrin çok sevdiği bir kulübün başkanıyım hemde. Ama İstanbul'da yaşıyorum. Kulüp tesisinde bulunan kameralarla takip ediyorum olup biteni taaa İstanbul'dan. 980 km uzaklıktan... Zor oluyor, yanlış bir şeyler görsem, arıyorum soruyorum bu ne yapıyor? diye. Ben kulüp başkanıyım istediğime kızar, istediğimi yaparım. Arada sırada giderim takımın temsil ettiği şehre bir iki günlüğüne genelde de maç günleri falan uğrar varlığımı hissettiririm. Bedava bilet dağıttığım taraftarlarım beni büyük başkan diye çağırdıklarında elimi kaldırırım, şöyle bi gururlanırım. Bilet vermezsem kulübü taşlarlar diye susma payı veririm. Hiç düşünmem bunlar gerçek taraftarsa neden bilet istesinler benden? Kulübünü seven insanlara ihtiyacım var benim demek ölsem aklıma gelmez.

Ben bir kulübün başkanıysam, bana arada yalakalıp yapan yeryer eleştiren insanları yanıma çekmem lazım. Bunun için takımla ilgili haber yapan insanları yanıma çekerek kulüp aleyhine haber yapılmasını önlemeliyim. Mesela şehrin takımını siyasete alet edip çıkarlarım doğrultusunda insanların saf ve temiz duygularla sevdiği bu takımı ampülcülerin rant sağlaması için kullandırabilirim. Kulübün resmi sitesinden haftada 2-3 kez teşekkür mesajı yayınlayarak hazır seçim öncesiyken yaranmam gerekir.

Tüm bunları yaparken futbolcuların yaptığı sabah kahvaltısını nasıl göremem bilemiyorum. Oraya kamera koymayı unutmuş olabilirim. Çünkü dediklerine göre kahvaltıda enerji,proteini bol ve sağlıklı kahvaltıklar yerine iki çeşit peynir, bi yumurta bi de bal varmış. Belki bi parça daha vardır ama uzaktayım bilmiyorum.

Ben kaç yıl sonra çıkardım bu takımı süper lige. Bu şehrin insanları ne kadar nankör, bunu nasıl görmezler diye iç çekiyorum hep. Hiç şehrime inip caddede gezmedim gerçi, insanlarla selamlaşıp maça davet etmedik piyasam bozulur diye. Ah akılsız kafam suç bende sanırım, bu insanlar takımı düşürdüm diye bana küsmüş olabilir mi? acaba...

Ben bu fotoğrafa baktığımda çok şey görüyorum aslında. Yıllar öncesinde yağan yağmurda üstü açık maratondaki bu taraftarların yarısı ya ölmüş ya da başka şehire taşınmış. Yoksa şimdi neden boş tribünlere oynayalım? Biletse bilet fiyatlarını indirdik, cebine 3-5 kuruş koyduğumuz adamlarımız takımı karşılıyor, pohpohluyor daha ne yapalım bilmiyorum.

Futbolcuların sözleşmelerinde fesatlık yapıldığı söyleniyor. Zaten transfer yasağı da haksız yere verilmişti. Ben sütten çıkmış ak kaşığım. Ben bu kulübün başkanıyım.

der.


10 Eylül 2013 Salı

İsmini Bilmediğim Canlılar


İnsana aşırı derecede benzemesiyle tanınmaya başlandı bu türler. Yürüyebiliyor, koşabiliyor, görebiliyor, duyabiliyor ancak düşünemiyorlar. Aralarında uzak mesafelerde olsa birbirleriyle hemen haberleşebiliyorlar. Daha çok emir altında görev yapıp, insanoğlu tarafından katil olarak biliniyorlar. Kafalarında kask, ellerinde jop olduğu söyleniyor ne kadar doğru tartışılır tabi. Bir de kimyasal silahları var, insanın o an onları öyle görmesi gözleri yaşartıyor.

Yeni bi canlı türü olmalarına rağmen gazeteler pek yer vermiyor kendilerine, hayatlarını yeme, içme ve katletme hareketleriyle sürdüren omurgasız bu türler, sanki bir bilgisayar oyunundaymış gibi görüyor hayatı. Onları seven canlılar da var ama aynı türün rengi değişen cinsi. Genelde onlar yeşil ve yeşilin tonlarna hizmet ettikleri için gün geçtikçe midenizi bulandırmak istemeyeceğim yeşile bürünüyorlar. Tamamen kamufle olmak için hepsi.

Yeri geliyor, aralarından bir iki tanesi eline taş alıp arkadaşlarını taşlıyor, bazen molotof atıyor biri diğerine, yangın söndürme tatbikatı da değil ama anlayamıyoruz ve onlar da anlatamıyorlar. İşte bu bahsettiğim olaylar olurken televizyonda, nesli tükenmek üzere olan bir canlının belgeselinden sonra canlı yayında görünüyorlar. Ama ortada bi gariplik söz konusu, asıl rengi yeşil olanlar birden devrimin rengi kızıla bürünmüş oluyor. Garip bir duygu olsa da onların çiftleşmeye yönelik birbirlerine yaptıkları kur anlamında olduğunu öğreniyoruz sonrasında.

Genelde bunlardan Türkiye'nin heryerinde bulunuyor. Bazıları yanlış üretim olsa gerek bizim gibi düşünebiliyor. Simit satsam? diye aklına soru işaretleri oluşanlar bile var. Bu bile yetiyor çoğu zaman.

Ben açıkcası bunların ismini bilmiyorum. Ancak tekrar okuduğumda sanki birilerine benziyor gibi ama neyse artık. Ahmet'ler, Ethem'ler, Ali İsmail'ler işin gerçek yüzünü iyi biliyor. Onları gördüğünüzde yüzlerine hırs ve öfkeyle bakabilirsiniz. Bu yurtsever olmanın en doğal hakkıdır.

Kızıl'ın hırslı rengi hep hayatınızda olsun. Hoşçakalın ve yine de unutmayın bütün renkler güzeldir.
A.C.A.B

14 Temmuz 2013 Pazar

Kitap Öyle Derse İmam Ne Yapsın?

Ben bir insanım ve insanlığın beynimde yarattığı doğrularla hareket etmeyi severim.İnsanlara saygı duymak bana herhangi bir kitaptan veya çevremden öğretilmedi. Ya da nasıl davranacağımı bilmek için yıllarca kendimi bir yere kapatmadım, insanlığın özündeki bilgiye dayanarak yaptım ne yaptıysam.

Bu ön yazıdan sonrasında ise asıl diyeceklerim var benim, aslında yine bir nevi isyan niteliğinde belki ama yazma gereği duyuyorum. İnsanların kulluk görevinin nasıl yerine getirdiğine dair kendi fikirlerimle sizi başbaşa bırakıyorum.

İnsanoğlu, bugüne kadar olduğu yerde sürekli olarak başkalarının fikirleri ve onlara emrettikleri düşünceleriyle hareket etti. Yani kula kulluk etmek ne demekmiş hep bunu gördük etrafımızda. Sen, memur oldun ve bu benim sayemde, seni nasıl o koltuğa otutturduysam kaldıracak güç benim ellerimde. Sen, seçim zamanı partimizin bayraklarını as, tanıtım grubunda yer al, seçim sonrasında da senin için bir şeyler düşünelim. Sen, hastanede danışman olarak boş yer var ancak önce bunu haketmelisin. Hey sen öğrenci kardeşim, inşallah takıntısız mezun olursun, yurda yerleşmek istersen yardımcı olalım veya bir yurt bulana kadar bizim evlerimizde misafir olabilirsin, nasıl olsa sonrasında çok kez kullanacağız seni. Polis mi olmak istiyorsun? peki bunu sohbette sonra Emrah abinle görüştün mü? Bilgilerini bir bırak bakalım hayırlısıysa olur senin o işin. Kapından içeri giren ve yardım isteyen insanları boş çevirme, çünkü onlar yarın senin için fazlasıyla ilgilenecekler. O elindeki ne? kitap mı? Neden okuyorsun bunu, zamanını kaybetme biz anlatalım sana gerçekleri. Kendini camilerde göster, sohbetlere katıl, gazetemize abone olmakla başla. Önce bize kul ol, biz de yaradana bağlıyız zaten.

Şimdi ne yapsın bu insanlar? Kime kulluk etsinler? anlamış değilim. İnandığımız kitap bile, ibadet edersen, dediklerimi yaparsan, sana buyurduğumuz şeyleri gerçekleştirirsen cennete gidersin diye emrederken. İnsanlardan ziyade müslümanlığın özünde bunlar yer alırken biz kiminle kavga edelim? İnsanlara bunu nasıl açıklayalım anlamış değilim. Biz mi çok yanlış düşünüyoruz, yoksa gerçekten ortada çok yanlış olan şeyler var da insanlar mı göremiyor, bilmiyorum.

Biz, özgürlüğümüz düşkün insanlar olarak diğerlerinden nasıl bi farkımız var, hepimiz eşitiz. Onları savunuyoruz suçlu oluyoruz.

Bilemedim.

11 Temmuz 2013 Perşembe

Merak Etme Ali Yoldaş

Senin verdiğin kavgada haklı davanı biliyoruz. Kimimiz seninle birlikte yanyanaydık, kimimiz ise senden uzakta başka bir direnişteydi. Hepimizin amacı bir, yapmak istediği şey tekti; eşit, yaşanabilir, güzel bir ülke. Biz bunları yapmak istedikçe gözleri döndü yüzdesel hesaplamayla örnek göstermek istemediğim hayvanların, kışkırtıldılar baştakiler tarafından, gidin saldırın demedi herkesin içinde ancak zor tutuyorum dedi tutmak istemediğini belli ederek. Yani senin katillerin belli ve bunu kendileri de biliyor. Sen ilk değilsin ve son da olmayacaksın. Çünkü sen de çoğumuz gibi boyun eğmedin bazı şeylere, zalimlere, zulmedenlere.

Benim asıl diyecek olduğum Ali yoldaş, gözün arkada kalmasın sakın. Annemizin yanına gitsem ona da diyeceğim şeyler vardı elbette ama O da seni merak etmesin. Senin gittiğin yerde senin gibi düşünenlerin anneleri de vardır, kimbilir. Senin bu dünyada bıraktığın sevgili annen, nasıl ki hepimizin annesi olduysa, bizim annelerimizin de sen evladı oldun orada.Sadece sen değil tabi, Ethem ve diğerleri için de geçerli bunlar.

Aslında diyecek çok şey var ama yürek dayanmıyor...