23 Aralık 2011 Cuma

Renkler Herkes İçindir


Bugün gördüm ve video izler izlemez de sizinle paylaşmak istedim. Çok zor değil. Jotun Boya'nın sponsorluğunda büyük bir yardım yapılıyor. Nereden rastladığımı bilmiyorum ama iyi ki rastlamışım o siteye. Çok bi bilgim de yok zaten. Siteye girin anlarsınız.

http://www.renklerherkesicindir.com

Delikanlı Giresunspor Taraftarı (!)

Dün 4-1 yenildik. Üstün oynayan taraf skordan da anlaşılacağı gibi Trabzonspor'du. Yani bu skoru hakettik. Asıl önemli nokta başlıkta yazıyor. Giresunspor taraftarının ne kadar delikanlı olduğunu, delikanlı olmanın onlara göre ne demek olduğunu ve bununla nasıl gurur duyduklarını anlatmak istiyorum.

Deplasman dönüşü neyseki bizim arabamıza taş falan gelmedi ancak ayrı ayrı geldiğimiz için arkadaki otobüslere taş isabet etmiş. Giresunluların bilinen taş at, üst geçitten kaç mekanı var. Stadlarının orada, yine aynı yerde bizim otobüslerimizi taşlamışlar. Hayır çok değil daha 2 - 3 sene öncesini nasıl unuturlar anlamıyorum.

Şunu da söyleyeyim, bir taraftar; arması uğruna deplasman yapan başka bir taraftarı şerefsizce taşlıyorsa adı üstünde bu şerefsizlik olur ama taşı atanlar giresunluysa, bu onlar için delikanlılık olur.

Otobüste olanların anlatmasıyla, önceki senelerde olduğu gibi yine arkadaşlarımız iniyor otobüslerden, Giresunlular üst geçitten kaçıyor. Yalnız dünkü olay biraz daha iyi düşünülmüş sanırım. Üst geçide çıktıklarında yeniden taş atıyo ibneler. Yani üst geçide de zula yapmışlar taşları. Neyseki 3 tane Giresunlu'yu yakalamışlar. Bu çocuklara kim diyor Orduluları taşlayın diye bilmiyorum. Kendi kendilerine mi yapıyolar yoksa başka bi amaçları mı var? İşin tuhaf yönü, taşlıyorsan kaçmayacaksın arkadaş. Sen bi mücadeleye girdiysen dayak da yesen geri vites yapmayacaksın.

Bu Giresunlular Anadolu'ya yapacakları her deplasman için Ordu'dan geçmek zorundalar. Bunu düşünemiyorlar mı? Ya da 2 - 3 sene önceki olayları çabuk mu unuttular? Taş atan giresunluları öldü diye kaldırıma bıraktığımız günleri ne çabuk unuturlar ! Bizim yaptığımızla övünmüyorum ama o sinirle insan herşeyi yapabiliyor, yaşadığım için biliyorum. Henüz lise çağındaki çocukları dolduruşa getiriyorlar. Yolun çift şerit olmasından faydalanarak, kendini bi bok sanan insanlar, çocuklara emir veren şerefsizler yolun karşısından olup biteni izliyorlar. Giresun sokaklarında şehirlerine, renklerine, analarına bacılarına edilen küfürleri orada duydukları halde nasıl hazmedebiliyorlar? Yani bu mu delikanlılık? Bir de taş atmakla gurur duyuyorlar birader.


Biri de Kumyalı görevini yaptı, yazmış. Demekki Kumyalı Tayfa'nın görevi taş atıp kaçmak. Yazıklar olsun. Düşman dediğin bile nerede nasıl davranacağını bilmeli, dik durmalı. Ayağa düşmemeli. Düşman dediğin Karadeniz'de, Ordu ve Samsun gibi olmalı. Rize'yi de gördük, Trabzon'u da. Sizin zaten ne mal olduğunuzu yıllardır biliyorduk. Artık bu yaptıklarınızla bizi haksız çıkarmamaktan başka bir şey yapmıyorsunuz. 

Çok şey söylemek isterim de, biz sizin gibi deplasmana giden taraftarları taşlamak gibi delikanlı yönümüzü gösteremiyoruz. Dua edin bizim otobüsümüz olaylar yaşanırken Ordu'daydı. Ve olaylar bittikten sonra öğrendik tüm bu olanları. Bizim kardeşlerimiz olay esnasında telefona sarılmıyor sizin gibi. Herkes kendi işini, kendisi görüyor. 

Delikanlı Giresunspor Taraftarı(!)'na teşekkürler.


21 Aralık 2011 Çarşamba

Deplasmana Gitmek Ne Zormuş

Ne kötü bir durum. Daha dün cebimde 150 - 200 lira vardı. Şimdi de son 10 liramın 5'ini iddaa'ya verdim. Diğer 5 lirayla eve geldim. Sanırım hayatımda 6. kez oynuyorum iddaa'yı, 5'te 2 oranla iddaa'da kazanma ihtimalim yüksek gözüküyor ama hiç iyi değilim bu konuda, işte bunu çok iyi biliyorum.

Arkadaşlarımın bazıları alay ediyor benimle. İddaa oynamamın tek nedeni yarınki Trabzon deplasmanına gidebilmek. Malûm, Türkiye'de taraftara hiç destek olmayan bir yönetimimiz var. Bizim işimiz dilencilik değil, destek. Bunu söylemenize gerek yok. Ancak Türkiye'deki spor kulüplerini düşününce en azından bir miktar yardım bekliyor insan ister istemez.

Özellikle Karadeniz'i düşünecek olursak, cebinden 5 kuruş para çıkmadan deplasman yapan taraftarların başında Rizespor taraftarı gelir. Sonra Trabzonspor taraftarı.

Giresunspor taraftarı da yönetimden az çok yardım alıyor. En azından kulüp altyapı otobüslerini veriyor adamlara. Samsun desen zaten en lüks otobüslerle deplasman yapıyor.

Biz de deplasman yapabilmek için evimizdeki eşyaları satıyoruz. Cep telefonlarımızı satanlar var. Benim gibi iddaa oynayanlar da vardır. Deplasman öncesi 3-4 gün amelelik yapıp çalışanlarımız da var.
Yani;
Biz sevilmesi en zor olan renkleri sevmişiz, engelimiz zor, derdimiz çok olur.

20 Aralık 2011 Salı

152 Taraftarımıza Men + Para Cezası


  Karadeniz'de yürüttükleri "Karadeniz Tribünlerini Yok Etme" projesi hızını kesmeden devam ediyor. Samsunspor Şirinler Grubu, Boluspor Yarenler Grubu olmak üzere bir çok taraftar gruplarına uygulanan cezalar artık Fidangör'ümüze uygulanmaktadır.

  116 taraftarımız, 27 taraftarımız ve 9 taraftarımız ayrı ayrı sebeplerden dolayı sporda şiddet yasası gereğince cezalandırılmıştır. Toplamda bu renklere gönül veren 152 kardeşimiz bir şekilde spor müsabakalarından men cezası alacaktır, almıştır. Bunlardan sadece 116 arkadaşımızın cezası henüz onaylanmamış ancak hakim karşısına çıkarıldıklarında bu kardeşlerimizin de cezaları şüphesiz onaylanacaktır. 27 arkadaşımızın spor müsabakalarından men cezası, 9 arkadaşımızın da hem spor müsabakalarından men hem de para cezası aldıkları kesinleşmiştir.

  Mecliste birbirlerine küfür etmekten ve kavga etmekten başka bir şey yapmayan insanlar tarafından meclisten geçirilen bu yasanın aynısını kendileri için de düzenlemelidirler. Seçim öncesi kulüplerimize yaptıkları yardımlarla oy toplayan bu insanlar, seçim bittikten sonra ortadan kaybolup gitmekten başka bir işe yaramadılar.

 Bu konuda, bir açıklama yapmak zorunda olan insanlar elini cebinden çıkarıp anlatmaya başlasa iyi olur. Yoksa bu 152 kişi hesap sormasını bilir.

19 Aralık 2011 Pazartesi

Renginiz Belli Olsun !



 İnsan işte, ne konuştuğunun farkında bile olmuyor bazen. Sevgili Ersin ÖZMEN abim bu paragrafımı sana ayırıyorum. Ordu Olay Gazetesi'nde bugünkü yazını okuma fırsatım oldu. Bazı noktalara çok iyi deyinmişsin. Ama şu kurduğun "4 büyük"le başlayan cümlelerin var ya, senin için düşündüğüm bütün iyi düşünceleri sildi attı. Yani bunu anlamak çok mu zor? Bizim için Orduspor'dan başka büyük takım yok. Olamaz da. Bu amatörde de olsa değişmeyecek bir gerçektir.
 Sen de şimdi diğerleri gibi, o takımlar dünya çapında duyulmuş takımlar, bir yerlere gelmiş takımlar diyeceksen hiç yazı yazıp da ağrıtma bileğini. O masalı bize anlatmayın artık. 4 büyük takım diye bir dünya yok ! Türkiye'de sana büyük takım sayarım yüzlerce. Memleketinin takımını tutan herkes, yaşadığı şehrin, semtin takımını tutan herkes o şerefli büyük takımı tutuyor zaten. Benim için en büyük takım Orduspor ise, Adana Demirspor'lu olan için de en büyük takım ADS'dir. Sakarya, Samsun... Aklınıza nere geliyorsa. Tek büyük vardır o da Anadolu'dur. Bizans dediğiniz, Türkiye'nin her yerinde şakşakcısı olan milyonlarca taraftarı olan takımların olduğu bölgedir. Siz çıkıp da onlara büyük derseniz, benim gözümde sizin de onlardan farkınız kalmaz.

 Şimdi gelelim stada girme konusuna...

 Sevgili büyüklerim, abilerim, ablalarım, kardeşlerim. Biz bu takımı 2. ligdeyken de seviyorduk, 1. ligdeyken de. Süper Lig'e çıktık diye sevgimiz artmadı. Çünkü biz severken iyi gün, kötü gün diye ayrım yapmadık. Bizim bazı yöneticilerimiz, Orduspor Kulübü'nde görev alan bazı insanlar bile hâlâ, ben aslında Galatasaray'lıyım, Fenerbahçe'liyim ya da Beşiktaş'lıyım diyorsa (ki diyor). Bu onların şerefli olmak kelimesinden ne anlam çıkardığı ya da çıkaramadığı gerçeğini gösterir.

 Ben Fidangör Grubu'nda olmama rağmen işim dolayısıyla maçlara sıklıkla gelemiyorum. Yalnız kombinemi aldım. Burada Fidangör değil anlatmak istediğim. Diğer gruptaki arkadaşlarım, kardeşlerim de eminim benim gibi düşünüyordur.

İşi fazla uzatmadan söyleyeceklerimi söyleyeyim. Ben istiyorum ki, 19 Eylül Stadı'nda istanbul takımı tutan şerefsizler olmasın. Stadımız onlarla dolacaksa hiç dolmasın. 1.000 kişi sadece Orduspor'luyum diyorsa o stadda fazladan 1 kişi bile görmek istemiyorum. Tribünlerin heryerini rengarenk görmek yerine, sadece bir bölümünü Mor Beyaz renklerle görmek en büyük isteğim.

 Umarım beni anlamışsınızdır. Umarım beni gerçekten anlarsınız.
 Renginiz belli olsun.

13 Aralık 2011 Salı

Basketbol Şubesine İnceden Gönderme

Bildiğiniz gibi "Potanın Menekşeleri" lakaplarıyla Ordu'nun en sempatik branşı olma yolunda ilerleyen bayan basketbol takımımız şu anda iyi yerde ve bu gidişatlarıyla da daha güzel yerlere gelecek güce sahip. Yalnız bu başarıdan ziyade, bazı konulara parmak basmamız iyi olacak.

Ankara'dan 1-2 yıl önce Orduluların buluşması vardı, adını tam olarak hatırlamıyorum ama yüz çeşit farklı atkılarımızdan olmasına rağmen TV 52 muhabiri televizyona Orduspor - Galatasaray atkısıyla çıkmıştı. Hayır! İnsanlardan sakladığınız birşey mi var? Gizli gizli Galatasaraylılığınızı mı göstermek istiyorsunuz insanlara?

Başımızdan geçen bir olayı paylaşayım, siz gerisini getirin.

3 arkadaş Ziraat bankasının karşısındaki tekelden bira alıp sahile geçecektik. Biraları alırken Akın ÇİÇEK, TV 52 'nin müdür aynı zamanda Orduspor Bayan Basketbol Takımımızın Başkanı, yani Basketbol Şube Başkanı'mız. Sahiplenmek istemiyorum ama maalesef ki öyle. Kişiliğine bir şey diyemez. İçeride biz atkılarla falan biraların paralarını hesaplarken. Hani gruptansınız gençler? diye soru sordu. Fidangör dedik. Basketbol maçlarına neden gelmiyosunuz dedi. Ki her maçına gidiyoruz. Bunu da kendisine söyledik. Durdu bize, normalde hangi takımlısınız? diye soruyo. Abi biz de tek takım olur. Bırakın şimdi, doğruyu söyleyin. Akın abi biz sadece Ordusporluyuz. diyoruz. İnanmıyor adam. Yani öyle bi durumdayız ki, illa Fenerliyiz, Galatasaraylıyız ya da Beşiktaşlıyız dememiz gerekiyor. Kendisinin de Galatasaraylı olduğunu öğrendik o sırada. Biz böyle insanların Orduspor'un hiçbir şubesinde görev almasını dahi istemiyoruz.

O an orada olmamızdan nefret ettik ! Çünkü o insan Orduspor Kulübü'nde yer alan bir insan. Ve kulübümüz içinde Galatasaraylı olduğunu söyleyebilecek kadar düşüncesiz. Diyecek fazla sözümüz yok. Yazıklar olsun ! Sadece Orduspor'u tutacak kadar yüreğiniz yoksa, insan yüzüne çıkmayın...

12 Aralık 2011 Pazartesi

Orduspor Kendisiyle Çelişiyor

Şu gerçeği önce iyi anlamak gerekiyor. Biz yıllardır takımın peşine değil renklerine peşine gidiyoruz. Bunu da her ortamda dile getiriyoruz. Sıkıntılı günler geçirdiğimizi herkes biliyor. Fatih Tekke ve Metin Diyadin ikilisi de Ordu'da istenmediğinin gayette farkında.


Ve inanın yoldaşlar. Metin Hoca'yı istemeyenlerin başında Nedim Türkmen geliyor, yani kulüp başkanımız. O hocanın varlığından artık o kadar rahatsız ki, aslında bunu çok önceden dile getirdi de o konuya girmek bile istemiyorum. Yeni hocamız büyük ihtimalle Hikmet Karaman olacak. Listede bir isim daha var ama öncelik Hikmet Hoca'dan yana.

Bir de bilmenizi istediğim diğer bir konu var. Bunu çoğumuz biliyor ama abilerimizin, büyüklerimizin de bilmesini istiyorum. Biz beleşçi değiliz. Tribünlere beleş girmiyoruz. Son haftalarda protesto amaçlı sessiz kaldık diye, bazı insanlar tarafından ortaya "para vermemişlerdir o yüzden bağırmıyorlardır" gibi şerefsizce düşünceler ortaya atılmakta, biliyoruz. Bazılarımız 300 TL'ye, öğrenci olanlarımız da 150 TL'ye kombinesini aldı. Biz her maça kombinemizle giriyoruz. Kombinesi olmayanlar da her maça 15, 20, 50 lira gibi değişen bilet fiyatlarıyla takımını desteklemeye çalışıyor.

Ben kendi adıma yazıyorum bu yazıyı ve biliyorumki bu sevdaya gönül veren herkes benimle aynı şeyi düşünüyor.

Şimdi iyi düşünün. Her ortamda, galibiyette, malubiyette, iyi günde, kötü günde takımının yanında olan, hertürlü cefayı çeken taraftar daha ne yapmalı? Asıp kesmek mi çare? Yoksa tribünde takıma destek olmak mı? Ya da şöyle soralım. Hangi takıma destek olmalıyız? Ortada bir takım mı var? Kendi kurduğu takımla galibiyet alırken iyi bir kadro kurduk diyen adam, 3 malubiyet görünce, kadro derinliğimizde sıkıntı var diyorsa, kadromuz eksik diyorsa bazı şeylerin değişmesi gerekir. Umarım üzeri kapalı da olsa gerekli mesajı verebilmişimdir. 

9 Aralık 2011 Cuma

Gemi Batarken Önce Fareler Kaçar

  Maç öncesi yine turnikeler, taraftarı stada sokmamak için daşşağı sağlam insanlar tarafından çalıştırılmadı. 40 dakika turnikede polislerle tartışmak zorunda kaldık. Kombinelerimiz okumadı, taraftarlar dışarıda ve her zamanki gibi yine maç başladı. Bu sefer stada maçın 13. dakikasında girebildim. Yine her zamanki gibi boş bir maraton ve güney kale arkası ve yine kuzeyin vazgeçmeyen insanları takıldı gözüme.

  Öncelikle şunu söylemeliyim tribün kültürü olmayan hiçbir kızın tribüne gelmemesi gerekiyor. Gelse bile tartışmaya girmemesi lazım en azından Fidangör'le.

  90 dakika boyunca maratonun ortasında oturan Zeki ve Murat siyam ikizlerinden büyük olan Zeki, maçın 3 dakikalık bir bölümünde ayağa kalkarak maratonu coşturmaya çalışsa da Kuzey'deki insanların hiçbirisi karşılık vermedi. Fidangör Grubu'nun Kuzey'le özdeşleşmiş olmasından kaynaklanıyor bu. Eskiden olsaydı biz sussak bile 45 yaşındaki abiler karşılık verirdi. Bizim haklı tepkimizi üstlenip, bizimle birlikte "bir" oldular.

  İlk golü yedik, herkes susuyor. Bizler Ordu diye bağırırken, golü attığımızda ayağa kalkan Orduspor Kulübü tarafından sigortası ödenen paralı amigoların yaşlı kurtu yine başarısızlıkla sonuçlanan olaydan sonra yerine oturarak kim bilir içinden ben bu gençlere kendimi nasıl sevdiririm diye düşüne durdu ! Bi kaç defa daha denedi, Kuzey'e baktı, el hareketlerini görünce oturdu götünün üstüne.

  2. golü yedikten sonra bir anda hayalet gibi ortadan kayboldu bu insanlar. Hani varya deplasmana gideceğiz diye iş adamlarının götünü öpüp, daşşaklarını avuçlayan insanlar. İşte onlar kayboldu. Ne garip değil mi? Durun durun, hiç garip değil. Unuttunuz mu o besteyi?

GEMİ BATARKEN ÖNCE FARELER KAÇAR

7 Aralık 2011 Çarşamba

Süper Ligin Deplasman Yapmayan Tek Taraftarı

Merhaba arkadaşlar, uzun zamandır yazamıyordum. Artık susmak istemiyorum. Çeyrek asırdır Süper Lig hasretiyle yanıp tutuşan şehrimizin takımına aşığız. 3.Ligden tutun da 2.Lig'e kadar, her ligde bu takımın peşine öyle ya da böyle giden bir taraftardık. Peki süper lige çıktıkta ne oldu?

Orduspor Taraftarı kaç yere deplasman yaptı? Kaç organizasyon gerçekleştirdi? Var mı bilen? Yok mu? Zaten olamaz, hiçbir yere gidemedi. Ha gitmeyecek mi? Gider tabi Samsun'a, Trabzon'a, Sivas'a gider, oralara da yakın mesafe diye. Peki sorun ne? Deplasmana gidecek taraftar mı bulamıyoruz? Hayır ! 50 lira verip maça gitmeye razı olan taraftarımız var bilet parası hariç. Sadece yol parası. Peki ya neden gidilmiyor?

1. Ligdeyken yani BankAsya'dayken taraftarımız bizi yalnız bırakmasın diye göt yalayanlar, Süper Lig'de neredeler? Süper Lig'e çıkınca bizim göt yalamamızı mı istiyorlar? Biz Zeki'miyiz? Biz Murat'mıyız? Biz kimiz birader, biri söylesin. Ben de söyleyemem ama bazıları gibi orospu çocuğu olmadığımızı söyleyebilirim.

Karabük deplasmanına gideriz bi taksi kiralayıp, Zeki bey gider Adem Türkmen'den para alır Karabük'te. Peki ne parası? Bu gençleri Ordu'dan getirdim, karınları aç. Açız, gerçekten çok zor şartlarda gittik o deplasmana. Ama biz istiyoruz ki parayı bir kişiye değil taraftara verin. Para da vermeyin anasını avradını siktiğimin yerinde, otobüsümüzün yakıtını karşılayın. Biz kaptanın parasını toplayıp veririz.

Bu arada bilmeyenler için söylüyorum, Fatih Tekke olsun veya bir başka futbolcu olsun formayı terletmiyorlar sonuçta. Neden Murat veya Zeki tepkisini dile getirmiyo? Hani Orduspor herşeyden önce gelirdi? Kimse kusura bakmasın birader, Zeki'nin Orduspor Kulübü tarafından sigortalı olduğunu bilen bilir. Adam sırf sigortası ödeniyor diye, cebine öyle ya da böyle para giriyor diye önce kendini düşünüyor. Ulan saygımı bozmak istemiyorum, sonuçta benden yaşça büyük abilerim de okuyacak bu yazıyı ama kale arkalarında susmadan, durmadan götünü yırtan gençlerin cebine sizce para giriyor mu?

Neden bizim halkımız mal gibi olmayı tercih edip sesini çıkarmıyo? Neden tepkisiz bu kitle? Zaten kombinelere vermedik mi son paramızı? Stada bedava da girmiyoruz. Beleşçi değiliz bişey değiliz. Takımı yürekten seviyoruz ama keriz yerine koyulduğunu düşünmek insana çok koyuyor arkadaş.

Yarınki maçta aynı senaryo devam eder, ne kadar yazarsak yazalım. Ama Galatasaray maçında hem yönetime, hem şakşakçılara iyi bi pankart yapacağım.

19 Eylül'ü doldurmayan taraftarda suç yok, 19 Eylül'ü gelir kapısı olarak gören en büyük suçludur !

11 Kasım 2011 Cuma

Potanın Menekşeleri



Ordu'da yıllardır istediğimiz konu nihayet gerçekleşti. Salon sporlarında Ordusporumuzu desteklemek istiyorduk ve Akın Çiçek öncülüğünde artık TKB 2. Ligi'nde mücadele eden bir takımımız var ve iyisiyle kötüsüyle sonuna kadar desteklenmeli. Hatta 2. ligde olsa bile deplasmanlara gidilmeli ve haftaya 55 Gençlik'le olan Samsun deplasmanıyla bu organizasyonları taraftar grupları bir an önce gerçekleştirmeli.

Bu konuda Akın Çiçek'in de taraftar gruplarıyla bir masaya oturması gerekir. Sonuçta başarı istiyorsanız arkanızdaki kitleyi hissetmeniz gerekir. Sadece maç kazanmak için 3'lük atılmamalı, peşinizden gelen Mor Beyaz sevdalılarının da yüzünü güldürmelisiniz.

Komünist Propaganda


Neredeyse son çeyrek yüzyıldır sosyalizm bitti yaygarasıyla ortaya çıkanlar olmuştur, halende varlar. İlginçtir, bitti dedikleri ideolojiye halende çok yoğun bir şekilde saldırmaya devam ediyorlar. Nedendir bilinmez (aslında biliyoruz), bitti dedikleri şeye saldırırlar, varın onu da siz kendinizce yorumlayın?!

Elbette dünya da bu işin fikir babası emperyalistlerdir ve NATO'nun himayesinde olan ülkeler vardır, SSCB’ye karşı anti-komünist propagandayı güdenler de özellikle de Amerikan emperyalizminin kara propagandasını yapan ve onların her ülkede var olan, yerli ve yabancı ideologları-işbirlikçileridir. Bitmeyecek gibi görünüyorlar.

Bitmesinler de çünkü sosyalist ve komünist ideolojiyi de var edenler kendileri, bu yüzden bunlar her zaman ve her yerde görevlerine amadedirler.

Tıpkı bizde de olduğu gibi. Örneğin 1939-1944 yılları arasında Türkiye’de Alman büyük elçiliği de yapan, 1980’li yılların Ağustos aylarında kurulan Ülkücü Komando Kampları’nda faşizmin Türkiye’deki dönemin milliyetçi temsilcisi Türkeş’in emriyle, o kamplarda “insan en iyi şekilde nasıl öldürülür” eğitimini veren Franz von Papen gibi. Tarihte bunlar olmuştur… İşte bundandır ki, Türkiye’de bunu bir ara Türk-İslam sentezinin bir unsuru olan ülkücü-faşist cenah yapıyordu (gerçi pekte değişen bir şey yok, AKP’den fırsat buldukça ve akıllarına geldikçe yine yapmaya çalışıyorlar) keza şimdi bu işi yine aynı sentezin dini boyutu daha da ağır yönü olan mevcut iktidar partisi yapıyor.

Zaten faşizm Türkiye’de sadece İslam boyutuyla yükselebilirdi ve onlarda bunu yapıyorlar.

Bakın şu liberal gazetelerden tutunda Zaman’a kadar uzanan çizgide ve Akit vb. gibi gazeteciklerin mutlaka bir sayfası ya da köşe yazısı buna ayrılmıştır. Öyle bir telaşla yazıyorlar ki, yazıların çıktığı yere bakıyorsunuz aynı yuvalardan besleniyorlar. Hele ki şu liberallerin olduğu gazeteler. Solculukla ilgileri yok ama sola akıl vermeye kadar da pervasızca akıl veriyorlar. Sol şöyle yapsın, böyle yapsın gibi. Hakikaten komik bir durum…

Öyle iğrenç bir durumları var ki, solla ilişkilendirilmemek içinde ellerinden geleni de artlarına koymuyorlar. Sanırım kendilerini kirletilmiş sanıyorlar. Aynen Cengiz Çandar ve Oral Çalışlar misali. İşte böylesine bir pervasızlık ve aymazlık mevcut.

Mesela geçenlerde İzmir – Bornova Belediyesi belgesel fotoğraf sergisi düzenlemiş. Belediyenin davet afişinde Lenin’in de fotoğrafı var. Zaman gazetesi de boş durur mu kıyameti koparmış; “Lenin nasıl Cumhuriyet kahramanı ilan edilir, nasıl Atatürk’le aynı kefeye konur” diye vermiş verdirmiş... Sanırsın, Atatürk karşıtlığını onlar değil de başka gazeteler sergiliyor(!) Öyle ya Lenin milyonlarca insanı katletmişti!

Biz söyleyelim: Lenin ‘Cumhuriyet’e, Kurtuluş Savaşı’nda 37 bin tüfek, 44 bin fişek, 324 makineli tüfek, 66 top, 200 bin top mermisi ve 11 top kamasıyla katılmıştır... Cumhuriyet’in inşası sırasında pek çok kurumun inşasına, fabrikanın kurulumuna insan, malzeme ve para kaynağı sağlamıştır... Örneğin meşhur Taksim Anıtı’nda Atatürk’ün arkasında iki Sovyet generali bugün bile duruyor, isimleri de General Mihail Vasilyeviç Frunze ve Mareşal Kliment Yefremoviç Voroşilov.

General Mihail Vasilyeviç Frunze, Sovyetler Birliği tarihi içinde önemli bir yere sahip Bolşevik Parti üyesi ve Kızıl Ordu Başkumandanı Troçki tarafından Doğu Cephesi’nin komutanlığına getirilen birisi 1920 yılında da Güney Cephesi’nin başına geçiyor. Hani bilin istiyoruz aslında General Frunze, bizim tarihimiz açısında da önemli bir yere sahiptir

Lenin’in özel talimatıyla, olağanüstü elçi sıfatıyla 13 Aralık 1921’de Ankara’ya gelip,onuruna düzenlenen mitingde yaptığı konuşma büyük etki yaratıyor. Millet Meclisi’nde konuşma yapıyor. Öyle ki Atatürk’le yakın ilişki kuruyor. Sakarya cephesini geziyor, 5 Ocak 1922 günü ardından iyi duygular bırakarak ülkesine dönüyor.

Peki diğer Sovyet general(?) yani Mareşal Kliment Yefremoviç Voroşilov, 5. Kızıl Ordusu’nu kuran ve 1925-1940 arasında Halk Savunma Komiserliği yapan Voroşilov, II Dünya Savaşı’nda Leningrad savunmasını yaparak Hitler’in kenti ele geçirmesini önlüyor. Savaş sonunda mareşalliğe yükseltilip, 1947’de Politbüro üyesi oluyor. Mareşal Voroşilov’un bizim için önemi ise: Ulusal kurtuluş savaşının sürdüğü yıllarda askeri bilgisiyle savaşın taktik ve stratejisine katkıda bulunması amacıyla Ankara’ya gönderilen birisi. İşte Sovyetlerin o günlerde yaptığı yardımları unutmayan Atatürk, bir jest olarak bu iki generalin heykelinin de anıtta yer almasını istiyor.

Yani şöyle söyleyeyim esasen Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nda Lenin’in bir manivela oluşturduğunu belirtmek gerekir. Ki, 1917 Büyük Ekim Devrimi, Marksizm’den hareketle sınıf mücadeleleri ve devrimlerin en büyük pratiği olarak, önceki bütün devrim ve sınıf mücadelelerini aşan, kapitalizmin tarihsel sınırlarına ulaştığını gösteren ve dünya-tarihsel süreçleri belirleyen bir devrim olmuştur.

Şimdi tarihin, kitlelerin hareketinin, kapitalizmin bunalımı ve emperyalizmin dünyayı paylaşım güdülerinin, savaşların, sınıfsal–toplumsal kurtuluş ve bu tarihselliğe tabi ulusal kurtuluş bakiyelerinin başka bir evresindeyiz. Çünkü emperyalizmin ideologları ısrarla ideolojilerin bittiğinden özellikle de sosyalizm bittiğinden dem vuruyor. Onların ve onların yerli işbirlikçilerinin anlayamadığı konuda bu, emperyalist bir abluka (işgal) karşısında her ne güçle olursa olsun ve kim olursa olsun sosyalist solcuların – komünistlerin doğası buna karşı durmaktır. Tıpkı Amerika’nın Irak işgalinde olduğu gibi, çünkü Irak işgali başta olmak üzere Abdurrahman Dilipak gibi sahte savaş karşıtların tek derdi ırklar ve dinlerin var olan gerçekliğidir.

Çünkü biliyorum ki (yanlışta hatırlamıyorsam o gün orada bulunan, NATO ve BUSH karşıtı birlikte yer alan biri olarak) Irak işgalinin 2. ya da 3. yılında kürsüye birlikte çıktığı Mihri Belli’yle birlikte Dilipak Irak Müslüman bir ülke olduğu için kendinden fedakârlık yapıp o kürsüye çıkıp, başı örtülü birkaç genç kıza nutuk atmıştı. Bugünse Libya özelinde olduğu gibi Ortadoğu’da emperyal politikalar devam ederken, adının ve seceresinin olmayışıdır. Yarın emperyalistlerin olası Suriye ve İran müdahalesinde de meydanlarda olmayacağı gibi.

O yüzden başta liberaller olmak üzere, Erdoğan’ın peşine takılıp olmayan demokrasinin ahlakı ardına takılan bu omurgazsılara ve siyaseti kendi çıkarları için kullanan (ben bunun için, siyasi orospu çocukları terimini kullanmayı daha doğru buluyorum), Ortadoğu’da daralan İsrail politikalarını genişletmeye çalışanlara inatla ve bir kez daha şunu söylemek isterim. Komünizmin propagandası kendileri ve ardılları var oluncaya tek devam edecek.

O yüzden Ekim Devrimi, kendi özgünlüğü ve tarihselliği ile birlikte yeni devrimler çağına birçok önemli teorik, ideolojik, siyasal deneyim bırakarak tarih içindeki etkin yerini bırakarak yol göstermeye devam ediyor. Tıpkı günümüzde sadece Ortadoğu coğrafyasına sahip çıkan Latin Amerika kıtasındaki nitelikli ideolojiler gibi.

Çünkü komünist propaganda “Ezilenlerin özgürlüğüne yoğunlaşın” der!

5 Ekim 2011 Çarşamba

Ordulu gitsin, Trabzonlu gelsin.

Orduspor Kulübü'nün, Trabzonlu sevdası nereden geliyor?
Tabi ki Metin Diyadin...

Yıllardır Orduspor'umuzun malzemecisi olarak tanıdığımız hico (Hicabi), artık kulübün eski bir çalışanı olarak Fidangör'de kavun, kestane gibi şeyler satıyor. Peki Hicabi neden kulüpten atıldı kaç kişi biliyor?
Aylardır maaşını vermeyen kulüpten hakkı olan bir miktar parasını istedi diye kapı dışarı koyulan hico'nun yerine trabzonlu başka bir malzemeci getirdiler. Yardımcıları da trabzonlu. Kulüp binasından gönderilen bazı Orduluların yerine de trabzonlular getirildi. Bu nasıl bir çıkar işidir. Trabzonluları zaten sevmiyoruz ( Türkiye Kupası'ndaki karşılaşmamızda "Yeşil Beyaz Giresun" diye bağırdıklarını unutmayın. ) Bir de kulübün içine doluşturuyolar adamları.

Trabzon'lu Futbolcularımız

Onur Bilgin
Numan Çürüksu
Caner Osmanpaşa
Fatih Tekke
Sedat Bayrak
Abdurrahman Dereli

Futbolcularımızın hiç birini kötülemek istemiyorum. Zaten onlar olmasa belki bu takım bu kadar istikrarlı olmazdı.

19 Eylül 2011 Pazartesi

Başımız Sağolsun Maraton'u Kaybettik

Evet...
Yıllardır tıka basa dolu olan hatta bazı maçlarda kapasiteden fazla taraftarın içine girdiği 19 Eylül Stadı'nda, 26 yıl aradan sonra oynanan ilk Süper Lig maçında, yönetimin de emeğiyle REZALET bir görüntü vardı. Neden yönetim? dersek. Orduspor - Manisaspor maçının bilet fiyatlarıyla konuya giriş yapabiliriz.



Tabi ki şunu da unutmamak, unutturmamak gerekiyor. Taraftar Grupları'na en ufak bir indirim söz konusu değil ve hala her maça çekirdekçiler gibi bilet alıp giriyorlar. Söz konusu bilet almak değil ama taraftar grubunun bir özelliği olması gerekiyor. 90 dakika susmadan takımı destekliyor ama yaranamıyor. Aslında gruplarda da suç var. Gir maça 90 dk hiç bağırma. SUS ! 19 Eylül sessiz kalsın. Çekirdekçiler sana tepki göstersin, düşünsün. "Bu gençler neden götünü yırtmıyor?" diye. Ama bunu yap. Onların kitabına göre oynama bu oyunu, sen kitabını yaz. Onlar senin kitabını okumak zorunda kalsın.

Buradan açık açık yazıyorum. Facebook'taki en büyük fan sayfası, morbeyaz.net, ortad, tv52 ve aklıma gelmeyen bir çok kişi veya kurumlar, taraftar gruplarına yapılan bu haksızlığı bile bile yönetim yalakalığı yapmaya devam ediyor. İBB - Orduspor maçında Orduspor Taraftarlar Derneği'ni göreceğiz tepkisini gösterecek mi (!)

Demek istediğim sen Manisaspor gibi bir takım için 40 TL bilet fiyatı belirlersen Eski Açık artık Eski'si gibi olmaz. Hepiniz gördünüz kale arkalarını. Hatta maç öncesi havada kara bulutlar geziyordu. İnsanların çoğu yağmur yağacak endişesiyle yine de kale arkalarına girmeyi tercih etti. Umarım en yakın zamanda yaptığınız hatanın farkına varırsınız. Ve Samsun maçıyla birlikte taraftar gruplarına da bir ayrıcalık yaparsınız.

soL serbest açık açık rengini belli ediyor zaten ama takımın motivasyonu düşer diye ilk maçlarda tepkisini göstermek istemiyor. Eskişehir maçına kadar böyle...
Sonrası soL serbest...

11 Eylül 2011 Pazar

Camın kenarında, Evin duvarında; HERYERDE !


Spreyleri aldık, operasyona çıktık. Okulların duvarlarına, Emniyet Müdürlüğü'nün çevresine, kulüp binasına, stadın duvarlarına, 28 plakalı arabaların üzerlerine kısacası heryere yazdık HERYERE !
Yazmaya da devam edeceğiz. Durmadan, susmadan devam edeceğiz. Yandaş yazarlık değil, amatör ama özgür yazarlık yapacağız. soL serbest'i durdurmaya kimsenin gücü yetmeyecek. Sizin bile...

Camın soLunda soLserbest !

Arabamın arkasına kendi kişisel blogumun adresini yazdırcaktım, gitmişken bir de yazarlığını yaptığım soL serbest blog'un da adresini yazdırayım dedim. Artık Ordu sokaklarında arkasında 2 tane Orduspor bayrağı, 1 tane mini Orduspor atkısı, arabanın önünde bir tane Orduspor atkısının bulunduğu arabanın arkasında blogların da adreslerini göreceksiniz.

Arabamın camının soL'unda soL serbest HERYERDE !

7 Eylül 2011 Çarşamba

soL serbest t-shirtleri



Daha sosyal davranmaya başladık ve militan blog'un tshirtlerini çıkarttık. S - M ve L bedenlerinde Beyaz ve Gri olmak üzere 2 farklı renkte tshirtlerimizi satışa çıkardık. T-shirtler 25 TL'ye geliyor ve aynı şekilde geliş fiyatından da satışa sunuyoruz. Eğer daha ucuz yapan bir fabrika biliyorsanız bizlere söylediğiniz takdirde uygun olan fabrikayı tercih ederiz. Ben kendi aldığım t-shirtümün fotoğrafını koydum aşağıya. Sade ve güzel bir t-shirt oldu. Zaten taraftarın numarası olan 12 adet baskı yaptırdık 5'ini militan blog yazarları aldı, 7 tane var şu anda elimizde. Ayrıca şunun da müjdesini verelim. Orduspor T-shirtlerimiz de en yakın zamanda çıkacak ( 1 hafta kadar )

28 Ağustos 2011 Pazar

İlk 8 Haftanın Kısa Değerlendirmesi


1. hafta Fenerbahçe'yle İstanbul'da karşılaşacağız. Fenerbahçe her ne kadar bir kayyumun içinde olsa da ilk maçımız çok zor geçecek.
2. hafta çok farklı bir anlam taşıyor. 26 yıl aradan sonra ilk defa 19 Eylül'de Süper Lig maçına çıkacağız bu yüzden mutlak galibiyet alıp 3 puanı hanemize yazdıracağız.
3. hafta İstanbul BŞB her zaman çekindiğin bir takım olmuştur bu zamana kadar. İstanbul'daki taraftarlarımızı düşünürsek bir rekor olabilir. Sonuçta 26 yıl aradan sonra İstanbul'da da ilk Süper Lig maçımıza çıkacağız. Taraftarın verdiği destekle oynarlarsa 3 puan bizim olur.
4. haftayı iple çekiyorum resmen. Güven Reis için yaptıkları şeyleri göz önünde bulundurursak Samsunspor Taraftarlarıyla sorunsuz bir şekilde bir 90 dakika geçireceğiz. Samsunspor Taraftarı'nın ve Kulübü'nün, Şirinler Grubu'nun yaptıkları bir köşeye atılıp unutulacak türden bir durum değil. Samsunspor taraftarı için bir teşekkür pankartı hazırlanacaktır illaki Orduspor Tribünleri'nden. Maçın berabere biteceğini düşünüyorum.
5. hafta Karabük deplasmanına gidiyoruz. 2 sene önceki deplasmanımızı düşünürsek ve o deplasmana giden taraftarlarımızı da düşünürsek 3 puanla döneceğimize inanıyorum.
6. hafta beklediğimiz diğer bir karşılaşma. Eskişehir'le yıllardır yaşadığımız olaylar, olaylı maçlar, sahaya bıçakla atlayan Adnan abimizden sonra bir türlü bitmeyen rekabet. Bu maçı hertürlü alırız. Türkiye'nin izlemesi gereken bir maç olacak.
7. hafta Ankara deplasmanı, her ne kadar playoff finali kadar gidemesek de Ankara'ya, yine bir başkent çıkarması yapacağız. Gecekondu Grubu'nun playoffta bizi desteklediğini de düşündüğümüzde tribünler açısından olumlu geçecek diğer bir maç ve berabere bitecektir.
8. hafta Bursa gelecek. Bilenler bilir Ordusporumuz üstüste galibiyet rekoru kırdığında Bursa'da nasibini almıştı ve o zamanlar Bursa namağluptu. O maçın bitiminden sonra tribünlerimizden "Kalamazsın bu hayatta bakire, en azından Ordum koyar bi kere" sesleri yükselmişti. Bu maç için skor tahmini yapmaktan çekiniyorum.
Diğer haftaları da bu üstte yazdığım maçlardan sonra yorumlamak istiyorum. İlk 8 haftayı nasıl geçireceğiz göreceğiz hep birlikte.

Ordusporumuzun İlk Yarı Fikstürü

Fenerbahçe - Ordusporumuz
Ordusporumuz - Manisaspor
İstanbul BŞB - Ordusporumuz
Ordusporumuz - Samsunspor
Karabükspor - Ordusporumuz
Ordusporumuz - Eskişehirspor
Ankaragücü - Ordusporumuz
Ordusporumuz - Bursaspor
Antalyaspor - Ordusporumuz
Kayserispor - Ordusporumuz
Ordusporumuz - Mersin İdman Yurdu
Beşiktaş - Ordusporumuz
Ordusporumuz - Sivasspor
Gençlerbirliği - Ordusporumuz
Ordusporumuz - Galatasaray
Trabzonspor - Ordusporumuz

Yoldaş


Che, 1964 yılında Guevara soyadını taşıyan bir İspanyoldan Arjantin’e göç eden ailesinin İspanya’nın hangi bölgesinden olduğunu soran bir mektup alır. Maria Rosario Guevara adındaki bu kadına şöyle yanıt verir:

Yoldaş

Ailem İspanya’nın hangi bölgesinden geliyor, gerçekten bilmiyorum. Elbette atalarım çok önce çıktılar oradan, bir ayakları geride kaldı, ötekisi ileride; ama ben onlara ait bilgileri saklamadıysam, bu, durumun gereksizliğindendir.

Yakın akraba olduğumuzu sanmıyorum, ama dünyada gerçekleşen herhangi bir adaletsizlik karşısında eğer siz de öfkeden titriyorsanız, yoldaşız demektir ve bu çok daha önemlidir.

Devrimci Selamlarımla, “Vatan yahut Ölüm. Kazanacağız.”

Kmtn. “Ernesto Che Guevara”

20 Ağustos 2011 Cumartesi

HERYERDEYİZ


soL serbest'in 5 kişilik yazar ekibi olarak bu seneki bütün deplasmanlarımıza gitme kararı aldık ve bunu okuyucularımızla paylaşmak istedik. soL serbest'in pankartlarını her deplasmana götürüp asacağız. Taraftar gruplarıyla birlikte hareket edip, onlarla tribünde bir olmanın en iyisi olduğunu düşünüyoruz.

Antalya, Eskişehir, Bursa, Trabzon, İstanbul, Ankara, Sivas, Samsun, Karabük ve Gaziantep deplasmanları için kararımızı verdik. Diğer şehirler konusunda da planlarımızı yapıyoruz şimdiden. Tribünde tek yürek olmak için birlikte hareket etme vakti !

19 Ağustos 2011 Cuma

Anlayamazsınız !

Bu üstteki resimde ne anlatmak istediğimizi anlayabiliyorsunuzdur umarım ama anlayamayanlar için biz yine de açıklayalım. İnsanların önüne koyulan bembeyaz bir kağıdın üstündeki ufak bir lekeyi görmek yerine kağıdın lekeden hariç beyaz yerlerini görmek çok zor geliyor insanlarımıza.

Şimdi diyecekler ki o lekenin size ait olduğunu kabul ediyorsunuz. Asla kabul etmiyoruz bunu başka nasıl anlatabileceğimizi, nasıl anlayacağınızı bilmediğimiz için böyle anlatmayı tercih ettik.

Biz SMS Kampanyasına karşı değiliz, cebimizde de telefonlarımız var ve ben kendi adıma konuşmam gerekirse görür görmez gittim 15 liramın 12 TL'siyle kontör yükletip destek mesajı gönderdim. Bizim bir önceki yazımızda anlatmak istediğimiz, biz bu takım için çok şeyimizden vazgeçtik, hayatımızdan neleri verdik gerçekten anlayamazsınız. Anlayamadığınız için bazı şeyleri de yanlış anlamak zorunda kalırsınız.

Her zaman Ordusporumuzun menfaatlerini savunuyoruz, savunmaya da devam edeceğiz. Ancak bizim bu durumumuzu da görmezden gelen Orduspor Kulübü yöneticilerine diyeceklerimizden kaçınmayacağız. Bugüne kadar da kaçınmadık.

Yani size diyeceğimiz o ki; konuştuklarınızla, yazıp çizdiklerinizle gerçek renginizi belli ediyorsunuz. Bizim görüşümüz zaten belli. Halktan yanayız, ezilenden yanayız. O yüzden bu yazdıklarımızı bir karşı duruş olarak değil, haklı tepkimizin yazıya dökülmüş hali olarak görün.

Telefonları Sattık, Kampanyaya Katılamadık


Orduspor Kulübü, takıma destek adına birliradabenden.com, kombine, otopark derken şimdi de SMS kampanyası başlattı(!)

Aslında bu tür şeyler Ordusporumuz adına gerçekten güzel şeyler, yani bu sayede transferlerin açıklarını kapatacaklar, kulüpte çalışan görevlilerin aylardır yatırılmayan maaşlarını yatıracaklar, taraftarın onlara destek verdiği kampanyadan taraftarlara da özel şeyler yapacaklar, hatta biz deplasmanlara giderken deplasman otobüsüne verecek parayı bulamayıp da cep telefonlarımızı bile satmıştık ya, bu elde edilen gelirle belki bizlere cep telefonu bile alırlar da biz aldığımız telefonlarla yine Ordusporumuza destekte bulunuruz.

Biz Ordusporumuza destek konusunda bu kadar duyarlı davranırız, elimizdeki son imkânları kullanarak varımızı yoğumuzu ortaya koyarız, zengin sınıfta olmadık hiçbir zaman o yüzden verdiğimiz destekler de bunlarla kısıtlı ama biz yüreğimizi ortaya koyacak kadar cefakârız, siz sefanızı sürmeye devam edecek kadar adam mısınız?


17 Ağustos 2011 Çarşamba

Stancu Ordusporumuzda


Başkan Nedim Türkmen Galatasaray yöneticileri ile yaptığı görüşme sonrasında anlaşma sağladı. Stancu 1 yıl kiralık olarak Ordusporumuzun formasını giyecek.

Stancu'nun, yöneticilerimizle ile görüşmesinde yıllık 1 milyon Euro istemesi üzerine, Başkan Nedim Türkmen futbolcunun ücretinde indirim yapmasını istedi. Galatasaray Yönetimi'nin de araya girmesiyle bu miktar 800 bin Euro olarak belirlendi.

Önümüzdeki sezon Orduspor forması giyecek olan Stancu, Türkiye'de kaldığı için mutlu olduğunu ve yeni takımımda iyi işler yapacağını ifade ettiği söylentiler arasında.

Sırada Fatih TEKKE

Transfer dosyasını bir an önce kapatmak isteyen Orduspor Yönetimi'nde, Stancu'dan sonra tek düşüncelerinin Fatih Tekke transferi olduğunu öğrendik. Bu konuda da futbolcunun da Ordusporumuzu istediği ancak Ankaragücü'yle henüz net olarak anlaşamadıkları açıkca ortada. En yakın zamanda Fatih Tekke'ninde formamızı giymesini temenni ederek, haberi sizlerle paylaşmanın sevincini yaşıyoruz.

Aşağıdaki bilgiler "antoniobenerrivo.blogspot.com" adresinden alınmıştır.
  • En onemli ozelligi bitirici vuruslari.
  • Ayagini yumusak kullanan bir futbolcunun bu kadar sert sutlar atmasi da onemli.
  • Uzun mesafede top surme yetenegi yok ama kisa mesafede cabuk hizlanabilen biri.
  • Oyun sekli olarak verebilecegim en guzel ornek Alex de Souza. Orta saha oynuyormus gorunuyor ama bildigin forvet islevi yapiyor orta sahaya cok da katkisi yok.
  • Cok disiplinlidir gece yasamiyla isi olmaz
  • Becali uc hafta once onu basinin onunde fircalayinca karsi basin toplantisi duzenleyip "Becali lutfen bana bulasmasin cunku soyledigi seyler benim futbolumu, hayatimi etkilemez. Diger insanlar hakkinda konussun" dedi.
  • Her sezon yaklasik 30 mac oynuyor olmasi kendine iyi baktiginin sakatlanmadiginin gostergesi.
  • Cok sert mudahelelerden kacar. Oyuna kustugunu hic gormedim ama sert futbola karsi dayanakli olabilecek mi bu bir soru isareti.
  • Attigi gollerin cok olmasinda penaltilarin da payi var Turkiye'de sira ona gelir mi bilinmez.

5 Eylül'de, Ellerde Meşale


Ordusporumuz kendi sezon açılışından önce 3 Eylül'de Ünye'ye konuk olacak ve Ünyespor'un sezon açılışı için bir hazırlık maçı yapacaktır. 3 Eylül'de Ünye'ye giderek takımımız hakkındaki görüşlerimizi buradan yine yorumlayacağız elbette.

Ama asıl konuya gelecek olursak, Orduspor'umuzun kendi sezon açılışı 5 Eylül Pazartesi günü saat 18:00'de 19 Eylül Stadı'nda yapılacak. Sezon Açılışı yapıldıktan sonra akşam saatlerinde Süper Lig fikstürü belli olduğunda, Süper Lig'deki bir takımla Ordusporumuz hazırlık maçı yapacak.

Yeni transferlerimizi, kutsal topraklara geldiğini hissettirmek için akşam oynanacak maç için büyük bir kitleyle tribünlerde olmamız gerekiyor. Özellikle herkes meşalesini alırsa daha iyi olur. Sonuçta maç akşam olacak ve Ordu'ya ilk defa gelecek olan futbolcularımızın bu şehrin ağırlığını iyi hissetmesi gerekiyor. Bunun için taraftar gruplarının taraftarlara çağrı yapması gerekiyor.

16 Ağustos 2011 Salı

17 Ağustos 1999

UNUTMADIK

Yeni Sezon Formalarımız

Yeni görmüş olduğum vivaorduspor.blogspot.com adresinin yazarı Serdar Köksal'ın blogunda paylaştığı formalarımızı, oradan alarak ve Serdar Köksal'ın da emeğine teşekkür ederek blogumuzda yayınlıyoruz formalarımızı. Resimlerin üzerine tıklayarak formaları giyen Ordu'luların kimler olduğunu öğrenebilirsiniz.

Her ne kadar altın sarısı formamıza sıcak bakmasam da bütün formalardan alacağım ama öncelik düz beyaz ve altın fındık formamızdan yana olacak.






Yeni görmüş olduğum vivaorduspor.blogspot.com adresinin yazarı Serdar Köksal'ın blogunda paylaştığı formalarımızı, oradan alarak ve Serdar Köksal'ın da emeğine teşekkür ederek blogumuzda yayınlıyoruz formalarımızı.



15 Ağustos 2011 Pazartesi

Kombine Alma, Yönetime Sahip Çıkma !


Bu soygun düzene boyun eğme, heryerdeki taraftarlarımıza çağrımızdır. 300'e kale arkası, 600'e maraton kombine fiyatları, maç başı 40 TL bilet parası soygunculuk sayılır. Haberlerde duyurulan 5.000 kombine satılmıştır yalanlarına inanma ! Komşumuz Samsun'da taraftar gruplarına 75 TL'den satılan kombineler için bizlerden 300 TL isteyen zihniyete dur de !

Sesimize kulak ver, Kombine Alma !


Mahir Çayan


Bu mücadele sınıflar mücadelesidir. Burada el titremesine, tereddüte ve kararsızlığa yer yoktur. Sınıflar mücadelesinde proletarya yoldaşlığının dışında feodal ve ataerkil ilişkilere yer yoktur.
Mahir Çayan

14 Ağustos 2011 Pazar

Sefayı Sürenler Koltukta, Cefayı Çekenler Toprakta

Bazı şeyler senden sonra çok değişti Reis, senden sonra anladık kimin ne mal olduğunu, bize yıllarca çok şey öğrettin, giderken bile bizim gerçekleri görmemizi sağladın. Senin varlığından rahatsız olanlara, yokluğunu hissettirmeyeceğiz. Bize çok büyük bi emanet bıraktın, şan şeref dolu bir emanet. Bu emaneti şerefsizlere inat sırtımızda ağır bir yük olarak taşıyacağız.

Bu sefer kahrolanlar onlar olacak, yapacağımız görsel eylemlerle senin ağırlığını koyacağız her şekilde tribünlere, yönetime. Görmezlikten gelecekler, basını susturmaya çalışacaklar ama biz inanıyoruz ki senin de desteğinle çok güzel işler başaracağız.

Bu sene her seneden farklı olacak, mücadelemiz uğruna canlar yakılacak, canımız yanacak. Ama buna değer be Reis, senin uğruna, kutsal armamız uğruna herşeyi göze aldık.

Cefayı çekenler toprakta rahat uyusunlar diye sefasını sürenleri koltuğunda rahat bırakmayacağız.

Dayı Kürşat Akhisar'a gitti


Dayı Kürşat diye çağırdığımız Kürşat Duymuş, Akhisar Belediyespor'a gitti, bizlere verdiği emek için sonsuz teşekkürler Dayı Kürşat.

Çaykur Rizespor'da 7 yıl forma giydikten sonra Millî Takım'a kadar yüksemiştir. 2005 yılında Beşiktaş'a transfer olmuştur. 2006 yılında Trabzonspor'a transfer olmuştur.Daha sonra sırasıyla Ankaraspor ve Kayseri Erciyesspor'da oynamıştır. 2007 yılında ise tekrar Çaykur Rizespor'a transfer olmuştur. Kartalspor'da forma giymesinin ardından 2009 yılında Azerbaycan'ın Bakü FK takımına transfer olmuştur. Evli ve bir cocuk babasıdır. Türk futbolunda hırsı ve mücadeleciliği sayesinde çok sevilmiştir. 2010 haziran ayında Orduspor'a transfer olmuştur ve Orduspor'un şampiyonluğunda büyük katkıları olmuştur. 2011-2012 sezonunda ise Akhisar Belediyespor'a transfer olmuştur.

Yönetimden Taraftarlara Göz Dağı


Resmi siteye atılan haber apaçık belli ediyor rengini, bizim istediğimiz şekilde hareket eden bir taraftar istiyoruz mesajı vermek istiyorlar. Bileti elinde olmayanlar stadın çevresinden uzaklaştırılacak, 0.50 promil alkollü olanlar içeriye alınmayacak. Bu kadar yobaz bir düşüncenin parçası olmayacağız elbette, hatta bunun için bile bir pankart düşünüyoruz şimdiden. Sezon başlamadan pankartlarımızı hazırlayacağız. İnsanların içki içmesine karışamazsınız, stadda bir taşkınlık yapılırsa müdahele edebilrisiniz.

Eski Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu üyesi Avukat Semih Güner'in de dediği gibi "Böyle bir şey olamaz. İnsanlar alkollü olabilir, sinemaya da gidebilir, stada da. Promilin değil akıl ve şuurun ölçülmesi gerekir. Bazıları 10 promil alkolde etkilenmez, bazıları 2 promil alkolde etkilenmez."

Biz; yönetimin, kuralların, yobazlığın kölesi olmayacağız. Özellikle o haberin sitede yer alması taraftarlara kaçınılmaz bir mesaj vermektir. Bunu okuyan taraftarların yönetimin bu çağdışı yaklaşımına karşı tavır almasını istiyoruz. Bizim en büyük destekçimiz, fikirlerimize ve düşüncelerimize sahip çıkan taraftarların olmasıdır. Sistemin kölesi olmayın, fikirlerinizi, düşüncelerinizi, sesinizi kısmayın. Duyulanı dinlemekten ziyade, duyulacak fikirlerinizi ortaya atın. Bundan asla utanmayın.

13 Ağustos 2011 Cumartesi

Halk için, Halktan yana !


" Toplumu değiştirmek, dönüştürmek eylemine girişildiğinde en büyük direnç eğitimsiz kesimden gelir. Çünkü bu kesim alıştıkları, bildikleri şeyi benimsemiş, bildikleri şeyin en doğru yöntem olduğuna inanmışlardır. Buna en iyi örnek olarak "eski köye yeni adet getirmek" deyimi verebiliriz. Sonuçta iyi ve doğru şeyleri halka rağmen halk için yaparsınız. Ancak bir müddet sonra eğitimsizlerin seviyesine inip nedenleri niçinleri anlatıp onları da ikna etmek gerekir. "


Eğitimsizler olarak bahsettiğimiz bizim düşüncelerimize zıt olan kesim, ancak bu hatalardan kurtulmaları da onların ellerinde. Kulaktan dolma bilgilerle değil, okuyup araştırarak gerçek bilgiye ulaşabilecekleri bir dünyada yaşıyoruz. Bu yüzden bizim davamız bu, insanları gerçeklerle yüzleştirmek, onları kölelikten çıkarma isteğimiz bu yüzden.

Biz 5 yoldaşız, sizin tabirinizle arkadaşız ama yoldaş olmak arkadaşlıktan, dostluktan daha öte bir kavram olduğu için biz böyle demek istiyoruz. Düşüncelerimizin birliği, bütünlüğü bizi bir araya getirdi. Biz burada bazı şeyleri bazılarının gözüne sokarcasına yazmaktan vazgeçmeyeceğiz, siz yeterki bize, daha doğrusu kendinize sahip çıkın.

12 Ağustos 2011 Cuma

Kostovski ile yollar ayrıldı


Orduspor'umuzun yüksek topların hakimi Makedon oyuncusu Kostovski ile yolları ayrıldı. Bugün arkadaşlarıyla vedalaştığını öğrendik. Ayrıca kulüpten alacağını öğrendik ve parası ödenmediği için de TFF'ye şikayette bulunmuş. Öyle ya da böyle emeğinin hakkını almalı !

Bilinmeyen Gerçekler #1


Bundan 2 sene önce Giresun deplasmanımıza Güven Reis'in gitmesini istemeyen o dönemki kulüp başkanı, Güven Reis'e, "Bu maça gitme" diyerek para teklif ettiğini. Güven ağabeyimizin başkanın verdiği parayı alıp tribüncü kardeşleri için kullanıp giresun deplasmanına gittiğini,

Geçtiğimiz sezonda ligin son maçlarına doğru playoff için savaşırken, taraftar elinden geleni yapsın, her zaman arkasındayız diyen başkanın, takımı ateşlemek için elinden geleni yapan bazı tribüncü kardeşlerimizin yediği 1.600 TL'lik ceza kağıdının altında imzası bulunduğunu,

2 yıl önce Rize'yle hazırlık maçına giden takımımızı hazırlık maçında bile yalnız bırakmamak için Rize'ye gidip desteklediğimizde, sebepsiz yere polisin bizleri staddan dışarı çıkardığını ve bunu gören Orduspor Kulübü yöneticilerinin kılını bile kıpırdatmadığını,

Üstte yazdığımız konu için maç sonunu Rize'nin çıkışında bekledikten sonra yemek yiyen futbolcularımızın ve yöneticilerimizin yanına gidip, neden engel olmadınız diye sorduğumuzda "inanın görmedik" gibi gülünç bir cevap verdiklerini ve yöneticilerden birinin elini cebine atıp bize para vererek susturacağını sandığını, paranız sizde kalsın cevabını duyunca göt gibi kaldığını,

Orduspor Tribünleri'nin eskilerinden Zeki'nin deplasmanlara gidecek taraftar için esnaftan, iş adamlarından para topladıktan sonra kendisine araba kiralayıp tek başına, bazen de hanımıyla deplasmana gittiğini,

Aynı şekilde 52 Genç Taraftarlar Derneği'nin kahve şeklinde işletildiğini, derneği ekmek kapısı olarak işletip yasak olduğu halde dernekte satış yapıldığını,

Fidangör ve Akıncılar gruplarının yıllardır tribünde gırtlaklarını yırttıkları kale arkalarınde tribün yaparken, Store'da çalışan ve başkandan torpilli elemanın ODÜOS diye Üniversiteli bir grup kurup, tribünlerde gruplaşmayı çoğaltan arkadaşların yıllardır emeklerini veren grupları hiçe saymışcasına kapalı tribünde yer aldığını,

Facebook'ta bulunan Orduspor Fan sayfasının iktidar yandaşı paylaşımlar yaptığını ve Orduspor'u her fırsatta siyasete alet ettiğini,

biliyor muydunuz? Bilmiyorsanız da öğrenmiş oldunuz. Doğruları ve gerçekleri yazmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Emeğinizin hakkını her zaman arayın.

11 Ağustos 2011 Perşembe

Pankartlar Konuşacak

Yeni sezonda, hemen hemen her maçta yeni pankartlarımız bestelerimiz kadar baskı yapacak futbolcularımıza ve yönetime. Ceza konusunda hiçbir korkumuz yok, istediğimiz mesajı pankart yoluyla vereceğiz kale arkasından.

Özellikle siyasileştirdikleri Ordusporumuz için bu konuya özel pankartlar yapacağız. Orduspor iktidarın değil halkın yanında olmalı gerçeğini aşılamak için gecemizi gündüzümüze katacağız.

Başkanın Umrunda Değil


Hani Orduspor'u Süper Lig'e çıkaran bi başkanımız var ya, Bank Asya'dayken taraftar + yönetim elele verip bir şeyler başardığımızda; "taraftarımız bizim yanımızda" olsun diye haberlerini okuduğumuz bir başkanımız vardı. Merak etmeyin o başkanın bi yere gittiği yok, sadece değişen nokta başkanın düşünceleri. Bundan aylar öncesinde Kulübümüzden bir açıklama yapıldı, taraftar gruplarına kombineler %50 indirimli satılacaktır diye, sonrasında ise bazı kesimlerde 150'ye alınacak kombineyi 200'e satılacağı duyuldu. Tabi buna inanması güç ama bunu yapacak olan insanları az çok tanıyoruz Ordu'da. Peki ya 1-2 kişi yüzünden liseli tribüncü kardeşlerimiz ne yapacak? Hangisinin var cebinde 150 lirası? Bunları hiç düşündünüz mü? Yoksa sizin için herşey paradan mı ibaret? Tamam yönetimin verdiği karar son derece doğru, sonuçta kimse Orduspor üzerinden çıkar elde etmemeli, edemezde, ancak ortada görünen bir gerçeği de suistimal etmemeliler. Sonuçta gruptaki insanlar az çok tanınıyor, 60 yaşındaki adama gelip de grup adına kombine aldırmak olmaz tabi ama ben dahi biliyorum ki tribünümüzde 67 yaşında tanıdığımız abimiz gırtlağını yırtarcasına bağırıyor. Uzun lafın kısası, Nedim Türkmen'in hiç de umrumda değiliz. İsteyen maça girer bağırır, isteyen girmez. Onun için biletten gelen para önemlidir, tribünde verilen emek değil.

soL Serbest #2

Artık daha güncel bir blog olarak Orduspor hakkındaki düşüncelerimizi ve konuşulmayanları yazmak için başlangıcı yapıyoruz bu yazımızla.



Şu anda var olan sayfalar Orduspor hakkında özgürce yazı yazmaktan korkar olmuşlar, bildiğimiz sadece bir tane sayfa var kalitesinden ödün vermeyen. Biz de bu konuda kararlılığımızı sürdüreceğiz elbette. Önce Orduspor'un bilinmeyenlerini yazacağız, bazılarının canını sıkacak bu yazdıklarımız, bize cephe alacaklar ama çok gizli şeyler olmasa da saklananları yazacağız, sokakta konuşulanlar konumuz olacak.





Diğerleri gibi sözde tarafsız olmayacağız, bizim rengimiz belli, biz tarafız.
Yeni bir adım ve güncel blog olma yolundaki ilk yazımızdı.

1 Temmuz 2011 Cuma

Yazıklar OLSUN !

Orduspor Yönetimi'ne;

Daha kulübün başına geleli bi kaç yıl oldu, yaptığınız olumlu o kadar çok şey var ki bu renkler için onlara diyecek hiçbir sözümüz yok. Genelde insanlar, kurum ve kuruluşlar yaptıkları iyi şeylerden çok kötü şeylerle anılırlar. Bu sadece sizin için geçerli değil tabi ki...

Şimdi kombineler, tribünler ve taraftarlar hakkında bir kaç şey yazmak istiyoruz.

Samsunspor Yönetimi'nden yapılan açıklamayı okuyalım:

"Samsunspor Başkanı Kazım Gürol Yılmaz başkanlığında yapılan haftalık olağan yönetim kurulu toplantısında alınan karara göre, kombine kart fiyatları kale arkası 150, Maraton 300, VIP-A bin 500, VIP-B 750 TL olarak belirlendi. Tek maç bilet fiyatları ise 10 ila 100 TL arasında tutuldu.

Yönetim kurulu toplantısında ayrıca, kale arkası ve maraton kart fiyatlarında kadınlara, öğrenci ve taraftar gruplarına yüzde 50 indirim yapılması da kararlaştırıldı."

Bursaspor Yönetimi'nden yapılan açıklama:

Açıklanan kombine bilet fiyatları şöyle:

VIP A-B 1. Sıra……………………….: 7.000 TL

VIP A-B 2 ve-6.Sıralar…………………: 4.250 TL

VIP C BLOK……………………………: 2.000 TL

Kapalı A-B-C Blok……………………..: 2.000 TL

Maraton………………………………: 650 TL

Kapalı Kale Arkası…………………….: 375 TL

Spor Toto Süper Lig tek maçlık bilet fiyatları:

Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe ve Trabzonspor maçları:

VIP A-B 1. Sıra………………….. ….: 350 TL

VIP A-B 2 ve 6. Sıralar………………..: 250 TL

VIP C BLOK……………………………: 130 TL

Kapalı A-B-C Blok……………………..: 130 TL

Maraton………………………………: 50 TL

Kapalı Kale Arkası ……………………: 30 TL

Açık Kale Arkası………………………: 20 TL

Misafir Tribün………………………..: 20 TL

Spor Toto Süper Lig’de oynanacak diğer 13 maçlardaki bilet satış fiyatları:

VIP A-B 1. Sıra……………………….: 350 TL

VIP A-B 2 ve 6. sıralar………………..: 250 TL

VIP C Blok……………………………: 125 TL

Kapalı A-B-C Blok……………………..: 125 TL

Maraton………………………………: 40 TL

Kapalı Kale Arkası ……………………: 25 TL

Açık Kale Arkası………………………: 15 TL

Misafir Tribün………………………..: 15 TL

Trabzonspor Kombine Fiyatları:

KOMBİNE KART FİYATLARI

KALE ARKASI 300,00 TL

TÜRK TELEKOM (MARATON) B, C, F, G BLOKLAR 600,00 TL

TÜRK TELEKOM (MARATON) E, H BLOKLAR 350,00 TL

TÜRK TELEKOM (MARATON) A,D BLOKLAR 450,00 TL

KAPALI A, D, E, H BLOKLAR 1.250,00 TL

KAPALI B, C, F, G BLOKLAR 1.500,00 TL

VIP 3.000,00 TL

VİP ÖZEL 1. SIRA 20.000,00 TL

VİP ÖZEL 2., 3. SIRALAR 15.000,00 TL

VİP ÖZEL 4., 5. SIRALAR 13.000,00 TL

VİP ÖZEL 6., 7., 8., 9., SIRAL. 10.000,00 TL

Peki ya Ordusporumuzun kombine fiyatları?

Kale arkası: 300

Maraton: 600

Kapalı: 900

VIP: 3000

Protokol: 20000 Lira olarak belirlenmiştir.

Bizim yıllardır Orduspor peşinde nerelere gittiğimizi hanginiz biliyor? Hanginiz çekiyor bu cefayı? Şimdi parası olan sefasını sürsün, biz yine cefa mı çekelim? Olsun be yine çekeriz cefamızı paşalar gibi. Samsunspor Yönetimi taraftar gruplarına %50 indirim uyguluyor. Bizim yönetimimizde böyle bir çalışma göremiyoruz. Gözünüzü para mı bürüdü? Paradan başka birşey düşünemiyor musunuz? 10.000 TL almayın da 8.000 TL alın ne var bunda? Öğrenciyiz, çoğumuz ailelerimizden aldığımız paralarla, çalıştığımız paralarla maçlara gelip 90 dakika destekliyoruz zaten. Asıl yapmanız gereken stada gelirken yanında çekirdek getirenin çekirdeğini stada sokmamak olmalıdır. Ankara'daki final maçı gibi bi atmosfer istiyorsanız taraftar gruplarının istediklerini yerine getirin. Onlar kadar cefa çeken yok bu Ordu'da.

17 Haziran 2011 Cuma

Pes etme Reis, biz hep seninleyiz!

Orduspor Tribünleri'nin en büyük emekçisidir kendisi, verdiği emekleri bi kenara bırakalım ve asıl konuya gelelim, Güven abimizin kan kanseri olduğunu Ordu'da duymayan yoktur heralde ama sağolsun yönetimimiz çok duyarlı, Orduspor Resmi Sitesi'nden en ufak bir açıklama bile yoktur abimiz için. Duyarlı yönetimimize yazıklar olsun.

Ama...

Her ne olursa olsun, yeri geldi sustun, yeri geldi vurdun ama asla bırakmadın kardeşlerini, seni susturmaya çalışsalar da sen hiç susmadın. Kimse yokken sen vardın, çoğumuz tribünle senin sayende tanıştı. Kovalayacağımız Giresunluları düşün Pes etme Reis, Biz hep seninleyiz.

4 Mayıs 2011 Çarşamba

Fikri Sönmez bu Şafaklarda !


Fikri Sönmez bu şafaklarda!

Terzi Fikri öyle bir giysi dikti ki Fatsa'ya
O Gürcü öyle bir gürledi ki arkadaşlarıyla
Noktalar, noktalı virgüller, askeri operasyonlar
Kimseler çıkaramaz Fatsa'nın sırtından!
Emek hakkının sımsıcak çıplaklığını. Can Yücel



1938 yılında Fatsa'nın en tutucu köylerinden olan Kabakdağ'da doğdu. İlkokulu bitirdikten sonra ailesinin geçimine katkıda bulunmak için bir terzinin yanında çıraklığa başladı. Yaşamının sonraki bölümünde geçimini terzilik yaparak sağladı.

Sosyalist düşünceyle 60'lı yılların ortasında tanıştı. O yıllarda TİP çerisinde çeşitli kademelerde görev aldı. Bu yıllarda gelişen antiemperyalist mücadele aktif olarak katıldı. 6. Filo'ya karşı düzenlenen eylemlerde Dev- Genç aflarındaydı. 68'den sonra Karadeniz'de emekçilerin örgütlenmesi çalışması içerisinde yer aldı.

1972'de THKP-C Davasından yargılandı. Yirmi ay kadar tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildi. 12 Mart darbesinin ardından Karadeniz'deki devrimci mücadelenin örgütlenmesinde genç devrimcilere her zaman örnek oldu.

Fikri Sönmez 1978-79 yıllarında Giresun ve Ordu yörelerinde yapılan kitlesel Fındıkta Sömürüye Son mitinglerinin de aktif örgütleyicisi oldu.Geçtiğimiz yıllarda gerçekleştirilen fındık üreticilerinin eylemlerinde hala bu mitinglerin izlerine rastlanır.

1979 yılında yapılan Belediye seçimlerine devrimci bağımsız aday olarak katıldı. Fikri Sönmez'in başkan seçilmesinin neredeyse kesinleşmesi üzerine bölgedeki faşistler harekete geçtiler. 15 Eylül 1979 günü kendisine yapılan suikasttan bacağından yaralanarak kurtuldu.

Fikri Sönmez, daha önce CHP, AP, ve MSP'ye oy verenlerin de büyük bir bölümünün oyunu alarak Fatsa Belediye Başkanlığı seçimini, diğer tüm partilerin adaylarının aldığı toplam oy oranının toplamından daha fazla oy alarak kazandı.

Fatsa'da yürütülen ilk büyük belediye çalışmasından biri "Çamura Son Kampanyası"ydı. Fatsa sokakları müteahhitlerin keyfince sürdürülmüş plansız kanalizasyon çalışmaları nedeniyle köstebek yuvasına dönmüştü. Bütün Fatsa'nın sokaklarının temizlenerek yeniden yapılması işine teknik adamların "yıllar sürer" demelerine rağmen halkın gönüllü katılımı ve çevre ilçelerin makine ve ekipman yardımıyla çamur Fatsa'dan 2-3 ay içinde sökülüp atıldı ve ilçeye 4 km.lik yeni bir cadde yapıldı. Kampanyaya tüm ülkeden devrimcilerden gönüllü katılanlar oldu.

"Çamura Son Kampanyası"nın ardından "Fatsa Halk Kültür Şenliği" düzenlendi. Şenlik boyunca her türden sanatsal ya da kültürel etkinlikte doğrudan halkın katılımı gözetildi. Büyük kentlerde yaşayan aydınların, demokratların, sosyalistlerin; sanatçıların da katıldığı şenlik, aynı zamanda bu insanların Fatsa'da olup bitenlere tanıklık etmelerine vesile oldu.

Fatsa'da içki, kumar, kadınlara dayak atılması gibi alışkanlıklara karşı mücadele edildi. Tefeci-tüccarların elinde bulunan köylülere ait borç faizi senetleri önemli ölçüde ortadan kaldırıldı. Yol, su, kanalizasyon gibi sorunların halkın katılımı sağlanarak çözülmesi doğrultusunda adımlar atıldı. Geniş köylü kitlesinin katıldığı fındık mitingleri düzenlendi. Arazi anlaşmazlıklarından kan davalarına, köy kavgalarından aile içi sorunlara kadar her türden sorun halk tarafından devrimcilerin önüne getirilmeye başlandı ve devrimciler, bu sorunları halkla birlikte çözmeye çalıştı.

Bütün bu gelişmeler devlet yetkilileri tarafından bekleneceği üzere derin bir kaygıyla izleniyordu. Öyle ki, 50'nin üzerinde insanın öldüğü Çorum'da Alevi mahalallere faşist saldırılar sırasında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, "Çorum'u bırakın, Fatsa'ya bakın” diyordu.

Günlerce öyle bir gerilim yaratılmıştı ki, askeri, birliklerin ilçeye girişinde savaş çıkacakmış gibi bir hava yaratılmıştı. Oysa, o günlerde kopartılan yaygaralara karşı, ilçenin Belediye Başkanı AP, CHP ve MSP ilçe başkanlarıyla birlikte kopartılan yaygaranın asılsız olduğunu gazeteler aracılığıyla duyurmaya çalışıyor; bu küçük-yoksul ilçe insanları üzerinde oynanmak istenen oyunları açığa çıkarmak için çırpınıyorlar; gerçekleri görmesi için Demirel'i Fatsa'ya davet ediyorlardı. Ama Demirel'in derdi başkaydı ve koparılan yaygara o kadar gürültülüydü ki, kimse onları duymadı ve duymak istemedi.

Böyle bir gürültü ve toz duman içerisinde zırhlı birlikler eşliğindeki güvenlik kuvvetleri ilçeye girdiler! Güvenlik kuvvetlerine herhangi bir karşı koyma olmadı. İlçede büyük bir arama tarama operasyonuna girişildi ve 16 ruhsatsız tabanca ele geçirildi! Demirel'in "Çorum'u bırak Fatsa'ya bak" sözleriyle, Çorum'daki 50'ye yakin ölü, yakılıp yıkılan evler, barikatlar ve sabahtan akşama susmayan otomatik silahlardan başını kaldıran herkes, Fatsa'da işte bunları gördü:16 ruhsatsız tabanca!

Ve güvenlik kuvvetlerine yol gösteren yüzleri maskeli bazı sivil şahıslar. Şehirde arama yapan ekiplerin önünden giden bu "maskeli siviller" bazı kişileri gösteriyor, güvenlik kuvvetleri de onları gözaltına alıyordu. Gazeteciler, bu maskelileri merak ettiler ve bu maskeli sivil şahısların bazılarının cinayet işledikleri için polis tarafından aranan Ülkü Ocaklı militanlar olduklarını öğrendiler. Evet, aynen böyle: Silahlı saldırılara katılan, cinayet işleyen ve bu suçlarından dolayı sözde güvenlik kuvvetleri tarafından "aranan" faşist militanlar, Fatsa halkı tarafından tanınmasın diye, yüzlerine maske takılarak güvenlik kuvvetlerinin düzenlediği operasyonlara katılıyor, rehberlik ediyorlardı. Gazeteciler, Vali Reşat Akkaya'ya bu durumu sorduklarında Akkaya onların "ülkücü ve aranan şahıs olmalarının önemli olmadığını, savaşta hayat kadınlarından bile yararlanılabileceğini" söyledi.

Fatsa Nokta Operasyonu, Demirel açısından fiyasko ile sonuçlanmıştı. Başbakan, alınan sonucu yetersiz buluyordu. 3 Ağustos günü yapılan sıkıyönetim koordinasyon toplantısında okuduğu raporunda, "Fatsa'da meydana gelen olay, Fatsa Cumhuriyeti olayıdır. Orada devlet yoktur. Seyirci kalmıştır. Henüz Fatsa'nın başındayız. Kökünde Kızıldere vardır. Bu mesele yarım bırakılamaz. Bırakılırsa yüz Fatsa çıkar" diyordu

Çünkü Fatsa'da çıkarlarını korumaya kararlı bir halk vardı. Sömürüye hayır diyen bir halk vardı. Fatsa'nın karışması, kana bulanması gerekiyordu. Devletin Valisi R.Akkaya göreve başlamadan önce 11 Temmuz 1980'e dek 14 öldürme olayı olmuştu Fatsa'da. 11 Temmuz 1980'den 12 Eylül'e kadar ise (2 ayda!), tam 56 öldürme olayı yaşanacaktı.

1977 Haziran'ında Fatsa Halkevleri Şube Başkanı Kemal Kara'nın öldürülmesiyle başlayan saldırı, üç yıl sonra amacına ulaşmış, Fatsa'nın kararlı direnişi, bir askeri müdahalenin somut nedenleri arasına konulmuştu

9 Temmuz günü bir demeç veren Demirel, "küçük terör odaklarının kurutulacağını" söyledi. Fatsa, Erzincan ve Sarıkamış'tan getirilen askeri birlikler tarafından kuşatıldı.

Fatsa'nın CHP, AP ve MSP'li ilçe başkanları,11 Temmuz'da bu gelişmeler üzerine gazetelere bir açıklama yaparak şöyle dediler:

"Her yerde kan var. Biz burada huzur içindeyiz. "Fatsa'ya pasaportsuz girilmiyor" gibi söylentiler yalandır. Fatsa halkı için dosyalardan, dedikodulardan, fısıltılardan aldığınız bilgilerle karar vermeyin. Bizlerle değil, halkla görüşün."

İşte "Nokta" operasyonu bu ortamda başladı ve gelişti. Operasyon sırasında bütün Fatsa'yı ev ev, didik didik aradılar; Su Ürünleri binası hemen bir işkence hane haline getirildi.

Fikri Sönmez 11 Temmuz günü bir basın toplantısı düzenleyerek, günlerdir bir kısım basında ve televizyonda Fatsa hakkında süren spekülasyonlara cevap vermek niyetindeydi. 10 Temmuz'u 11 Temmuz'a bağlayan gece sabaha kadar bu toplantının hazırlıklarını sürdürdü. Ancak 11 Temmuz sabahı Aralarında Belediye Başkanı Fikri Sönmez'in de bulunduğu 390 kişi gözaltına alındı ve vakit yitirilmeden işkenceden geçirilmeye başlandı. Sivil faşist terör ile devlet terörü elbirliği içinde Fatsa'nın üzerine bir kâbus gibi çöktü.

MHP'li faşistler, Vali Reşat Akkaya eliyle operasyondan hemen sonra Fatsa'ya yerleştirildi; Vali onlara dernek açmaları için kendi elleriyle bir bina tuttu. Kalacak yerleri olmayan faşistlere her gün ilçeye gelip akşamları dönebilmeleri için özel otobüs seferleri düzenledi. Faşistler bellerindeki silahlarla caddelerde boy göstermeye, halka zulmetmeye, haraç toplamaya başladılar. Fatsa'da büyük bir operasyonla günlerce silah arayan polisler, bu katilleri ve bellerindeki silahları görmezden geldiler.

Ardından 12 Eylül koşullarında cezaevi yaşamı başladı. Fikri Sönmez yargılandığı dönemde de gerici basının boy hedefi oldu. Özellikle Tercüman gazetesinde sık sık "Terzi Fikri"li yalan-yanlış haberler yer alıyordu. Bu gazeteyi yönetenlerin bir çoğu şimdi “demokratın daniskası” olarak gazeteciliğe devam ediyor.

Fikri Sönmez, ilerlemiş yaşına rağmen cezaevi direnişlerinin en önünde yer aldı. Amasya Cezaevi'ndeki direnişi kırmak için bir işkence merkezi olan Suluova Et Balık Kurumu'na götürülen 25 kişiden biri de Fikri Sönmez'di. Orada 3 ay boyunca işkence gördüler ama direniş kırılamadı.

İşkenceler, cezaevleri, mahkemeler zaten yıllardır önemsemediği sağlığını iyiden iyiye bozdu. Kalbi, bütün bu yükü daha fazla kaldıramadı ve 4 Mayıs 1985 günü hayata veda etti.

Yandaş Haber Merkezi morbeyaz.net

Bu haberi yaparak reklamını yapmış olsam da, düşüncelerimi yazmazsam rahat edemeyeceğim. http://www.facebook.com/Fidangor adresinde teleferikle ilgili bir şey paylaşılmış, paylaşan arkadaş da cemaatteki fettoşçuların hoşuna gitmeyecek türde bişey yazmış. Bunu gören morbeyaz.net 'in yöneticisi de kişisel cemaat görünümünü bozmayarak Fidangör'e leke atmakta buluyor çareyi ve başka bir yandaşının sorduğu soruya "Başkandan denizliye giderken mazot alacaklardır ne ayak olacak..." diye cevap veriyor.



Şimdi Önder Yılmaz kardeş Fidangör olarak Denizli'ye giderken keşke belediyeden veya başka biryerden mazot alabilsek de bu yazdığın şey doğru olsa. Keşke diyorum, çünkü belediyenin bu konuda bize destek vermesine çocuklar gibi sevinirim. Cebimizden otobüs parası 60 lira vereceğimize 30 lira vermiş oluruz ki, sizin yandaşlarınız Murat Hazinedar''ın reklamını açık şekilde yapıyor, kalkmış bize bu grup siyaset için mi kurulmuş diyorsunuz. Sizin bu yazdıklarınıza " Dinime söven de müslüman olsa! " diye cevap veresim geliyor.

Orduspor herkesin kaldıramayacağı bir takımdır. Dikkat edin kendinize...

Ayrıca belediyeden yardım alacak olsak buna sizin de sevinmeniz gerekiyor. Ordu Belediyesi, taraftara yardım ediyor gibisinden ki üstte yazdım ama yine yazacağım sizin yandaş adamlarınız Kütahya'ya giderken kimden yardım aldı ve şu an sitelerinde kimin reklamı var? Önce bi bunu göz önünde bulundur.

Burası soL Serbest Blog, bende cemaat ve cemaatçi düşmanı birisiyim. Referanduma " Evet " veren bir insanı ADAM yerine koyup da sana cevap yazıyorsam bu senin şerefsizliğinden değil, benim adamlığımdan kaynaklanıyordur.

Fettoşuna, tayyipciğine, yalakalarına, yandaşlarına, cemaatçilere, yobazlara, koyunlara soL Serbest'ten selam ola...

26 Nisan 2011 Salı

Çakmanın Çakması "orduspor.org.tr"



Yukarıda gördüğünüz gibi sırasıyla Manchester United, Galatasaray ve Orduspor'umuzun resmi internet sitelerinin görüntüleri var. Sırasıyla resimlerin üzerine tıklayın ve özenti olmanın acısını yaşayın. Özellikle sol menüye dikkat edin. Galatasaray Manchester'dan çalmış, bizimkiler de Galatasaray'dan çalmış. Hepsini geçtim hemen hemen menü isimleri bile aynı. "Yönetimden Mektup" bölümü var ki iki kulüp sitesinde de aynı şekilde.

Bunlar kimin başının altından çıkıyor veya resmi sitemiz için (orduspor.org.tr) kulübümüzden kaç para çıkıyor bunları tartışılır ancak verilen paraların hepsi boşa gidiyor. Bu kadar özentilik olmaz, hırsızlık olmaz.

Son zamanlarda Ordu'lu duruşunu, yüreğini taşıyamayan insanların olması insanların canını sıkıyor. Biz kimsenin yalaması, yalakası değiliz.

25 Nisan 2011 Pazartesi

Dün Gece Tesisteydik !



Dün gece 8 arkadaşımızla saat 23:00 sularında tesislere gittik. Dışarıda duran bi kaç adam sesimizi duyunca içeri kaçtı. Sevdamızın katilleri diye bağırdık. Hazırlıklı ve planlı gitmedik. Hazırlıklı gitseydik bu kadar kolay kurtulamazlardı. Bizi görünce kapıyı kapatıp, kilitlediler. Biz de haliyle dışarıdan mevzumuzu dile getirdik. Antrenman sahasındaki pankartlara gereken notları yazdık. İbrahim Şahin'i kutsal formanın içerisinde görmek istemediğimizi de haykırdık. Güvenlik görevlisi yerini terkedip binanın içine kaçtı.

Ordu'yu ve Orduspor'u sahipsiz sanmasınlar istedik. Futbolcu olmak sadece kutsal formayı giyip sahaya çıkmak olmadığını anlattık.

Bunu fırtına öncesi sessizlik olarak kabul etsinler. Ordu'da futbolcu katliamı yaptırmasınlar bize. İbrahim Şahin, Abdullah Çetin ayağını denk alsın.

Sokaklar bizim, sokaklarda görmeyelim...

18 Nisan 2011 Pazartesi

Karadeniz Dayanışması Böyle Olmaz!

Dün akşam oynanan Trabzonspor - Bursaspor karşılaşmasında 52. 53. ve 55. dakikada skorborda sırasıyla Şampiyon Orduspor, Şampiyon Rizespor ve Şampiyon Samsunspor yazan Trabzonspor Kulübü ve saygı değer medya mensupları bunu Karadeniz Birliği ve Dayanışması olarak yorumlamaktadır.
Anlaşılan o ki birileri eski yıllarına dönmek istiyor...

Bank Asya 1. Lig'de mücadele eden Giresunspor'u görmezlikten gelen bu hareketi herkesin kınaması gerekirken, özellikle skorborddaki takımların kulüplerinden Trabzonspor Kulübü'ne teşekkür mesajları yağıyor. Eğer Karadeniz Dayanışması olsaydı bu yapılanlar Şampiyon yazacaklarına "Başarılar Orduspor, Samsunspor, Giresunspor, Rizespor, Tokatspor, Karabükspor" yazarlardı. Sadece 1. Lig'deki takımları yazdılar oysa ki sadece Giresunspor için bile olsa bütün takımların başına "ŞAMPİYON" yerine "BAŞARILAR" yazmaları daha anlamlı ve hoş olurdu bu sayede Giresunspor'u da yazabilirlerdi. Trabzonspor Kulübü'nün bu yaptığı olay tamamen menfaat uğruna yapılmıştır.
Herkesi mantıklı düşünmeye davet ediyorum.

Tekrar hatırlatalım ki Orduspor Süper Lig'den düştüğü yıldan bu yana Trabzonspor şampiyon olamamıştır.
Durum Karadeniz Dayanışması olarak gözüktüğü için böyle bir yazı yazdım. Yoksa herkes bilir biz Karadeniz'de hiçbir takımı sevmeyiz! Özellikle de Ğiresunspor'u...

16 Nisan 2011 Cumartesi

Bilmiyorsan Çizmeyeceksin !


Bu resmi Orduspor Resmi Sitesi'nden aldım. Giriş sayfası olarak koymuşlar. Bi gödencan tutturmuş gidiyolar bilinmeze doğru. Birisi de çıkıp takım ne alemde siz ne alemdesiniz demiyor bunu yapanlara.


Asıl konu;


Ordu hakkında bilgisi bile olmayan bu insanlara yaptırdıkları bu iş. Takıl Pazarı neresidir birader? Kırk yıllık Tahıl Pazarı'nı Takıl Pazarı yaptınız.

11 Nisan 2011 Pazartesi

Futbol Tesadüf Oyunu Değildir.



Futbol hiçbir zaman tesadüf oyunu değildir. Tesadüfen şampiyon olan takım yoktur. Son zamanlarda istenilen skoru alamasa da son 4-5 haftada galip gelerek şampiyon olan takım vardır.
Tesadüfen şampiyon olmak, gece dündüz evinde oturup milyoner olmak gibi birşeydir. Milyoner olmak için önce çalışır para kazanırsın sonra da o para oturduğun yerde değer kazanır. Hiçbir zaman sap gibi duran adam para kazanamaz. Aynı şekilde sap gibi duran bir takım da şampiyon olamaz.

Mehmet'i hatırlayın, O'nun gibi hırs yapan, mücadele eden bir takım mı şampiyon olur? Yoksa Fokurtu Cafe'ye gidip nargile içtikten sonra antrenmana giden takımın oyuncuları mı şampiyon olur?

Tesadüfler, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri kandırma aracıdır.

Kimse masal okumasın, kendini kandırmasın. Bu takım bu saatten sonra şampiyon olacaksa Süper Lig'e çıkacaksa, yüreğinin, bileğinin hakkıyla, alnının teriyle çıkacaktır. İnanacaksın, çalışacaksın, asla vazgeçmeyeceksin.

Karadeniz İsyandadır



2 gün önce
Yağmurlu bir akşam üstü...

19 Eylül'ün kale arkasında bi kaç genç toplanır ve HES'LERE HAYIR! demek için Karadeniz İsyandadır pankartını yapmaya başlar, yağan yağmura aldırış etmeden başladıkları işleri bitirirler. Kuruması için pankartı stadın altında güvenli bir yere asıp evlerine giderler.

Sonraki gün...

Maçın başlamasına saatler kala pankartlarını alıp stada sokmaya çalışırlar. Turnikeden geçen gençleri güvenlik görevlisi bekletir. TFF'nin Orduspor - Adanaspor maçına gönderdiği gözlemciden izin alacaklardır. Güvenlikçiler, gözlemci ve stat müdürü birbirleriyle telsizle konuştuktan sonra karar verirler; "Bu pankart siyasi anlam taşıyor." yanıtını verirler gençlere...

Gençler bu konuda ısrar etmeye başlar, gözlemci ısrarlı bu gençlerin yanına kadar gelir ve
- Karadeniz isyan mı eder? der.

Gençler durumu doğru düzgün bir şekilde anlatmaya çalışır ama bu ne gözlemcinin umrundadır ne de stad müdürünün. Gençlerin yediği her yağmur damlası akıllarına gelir, pes etmezler, pankartı alıp dışarı çıkarlar ve stadın etrafındaki binaların çatılarına çıkmaya çalışırlar ama maç günü olduğu için hiçbir binanın kapısı açık değildir.

Tekrar tribünün giriş kapısının oraya gelirler. Bir ip bulup pankartı yukarıdan çekip stada sokmaya karar verirler ama dışarıda da polisler vardır. Beyinlerindeki bu anlamlı ve inançlı düşünceler asla pes ettirmez gençleri.

Bir arkadaşları üzerini çıkarıp pankartı beline sardırır. Formanın altına düzgün bir şekilde sarılan pankart 19 Eylül Stadına gizli bir şekilde sokulur. İstiklal Marşı okunurken ve İstiklal Marşı sonrası pankart bir müddet açılır. Stadın içindeki görevliler ve polisler görüntü alırlar, belki bu gençler yarın bi gün bu yüzden ceza yiyecektir ama herşeyi göze aldıkları için hiçbir şey umurlarında değildir.

Bu mücadele Karadeniz İnsanı'nın kültüründe vardır. Asla pes etmek yoktur.